Başlığı mırıldanarak oturdum bilgisayarın başına.
 
“Çok üretken olmadığımı, sürekli yazamıyacağımı” söylememe karşın, nedense her pazar telaşlanıyorum. Zihnimde, beynimde tek düşünce, yarınki yazımın konusu ne olmalı? Bu kez de öyle oldu! Konu aramak için haberlerin içine daldım.
 
“Tahir Ün Caddesinde bankalar civarındaki kaldırımda bulunan bir ağaç kimliği belirsiz kişi veya kişilerce testere ile yarıya kadar kesilmiş!”
 
Eski adı “İstasyon Caddesi” olan Tahir Ün’de ilk ağaç katliamını 1965 yılında Orman Mühendisi olan bir belediye başkanının yaptığını mı anlatsam(?), diyorum.
 
“Akhisar Ticaret ve Sanayi Odası tarafından Akhisar Bedensel ve Zihinsel Engelliler Derneği’ne akülü ve aküsüz tekerlekli sandalye yardımı yapıldı.”
 
Ampute Erkek Futbol Milli Takımı Avrupa Şampiyonası’nda çeyrek finalde Rusya’yı 2-1 yendi, yarı finale çıktı. Birleştiririm iki haberi, tam yazı konusu diye düşünüyorum.
 
“Süleymanlı’daki Kapalı Cezaevi’nin, bir buçuk kilometrelik yolu asfaltlanıp kullanıma açıldı,”
 
Haberine bakıyorum, şimdi müze olan Ali Şefik Ortaokulundaki öğrenciliğim, mektebin karşısındaki kapalı cezaevi bahçesinde yapılan voleybol maçları; dışarıya kaçan vuruşlar, nöbetçi jandarmanın bakışları altında duvardan atlanıp alınan toplar, aynı yolla mahpusaneye dönüşler gözlerimin önüne geliyor. Gardiyanlık yapan akrabam “Suat Hala” ile Akhisar İmamevinde(Kadın Cezaevi) yediğimiz yemek belleğimde canlanıyor. O günlerin mahkumlarıyla şimdikiler arasındaki farkı mı dile getirsem? Diyorum.
 
“Özel Pinokyo Kreş ve anaokulu öğrencileri İtfaiye haftası nedeniyle Akhisar İtfaiyesini ziyaret etti.”
 
Haberi gözlerimi yakıyor. Çocuklarımıza ateşi öğretmenin en iyi yolu diyorum… 1950 yılındaki taşkında mahsur kalan vatandaşları kurtarmaya çabalarken sele kapılıp boğulan itfaiyeci ile akrabam rahmetli “Hakkı Onbaşı”nın anıları su yüzüne çıkıyor beynimde, hüzenleniyorum. Bunu yazmalıyım diye aklımdan geçiriyorum.
 
MASKİ’nin Akhisar’de yaptığı çalışmalara, kanal temizlemelerine, yağmur suyu hattı döşemelerine bakıyorum, bunlar da önemli…
 
***
Sağa sola kıvranırken, internetten Amerikalı girişimci Malcolm S. Forbes’in bir sözü düşüyor sayfama “Kağıda dokunan kalem, kibritten daha çok yangın çıkarır...”
 
Yangın mı çıktı gerçekten? Yangın çıkmadı çıkmasına, ama ufak bir hareketlenme oldu! Geçen haftakı yazımıza hem kamudan hem de okuyucularımızdan tepki geldi.
 
Kamudan gelen yanıt, Akhisar Stadyumunda Sona Doğru Geliniyor” haberimizden okunabilir..
 
Haberde, Akhisar’da stadyum fikrinin 2011 yılında filizlendiği görülüyor. Detay detay, tarih tarih yapım çalışmaları anlatılıyor. Son firmaya yer tesliminin  2017 mart ayında yapıldığı belirtiliyor.
 
Ancak bitiş tarihi yine yok!
 
Bu arada, Kulüp Başkanı Cumhurbaşkanını açılışa davet etti. Umarım kesin bir tarih vermemiştir. Çünkü verdiyse ve gerçekleşmezse vay haline.
 
Okuyucumuz Mesut Kartal tebrik etmiş… Semih Ay ise “ …. stad ismi olarak ARENA ülkemizin stadlarından kaldırıldı, … Akhisar’ımıza bir isim bulmak gerekli.” demiş. Aynı haberde bu isteğin de yanıtı var. Kompleksin adı Spor Toto Akhisar Belediye Stadyumu ve Spor Salonu”...
 
***
 
Bu yazımızı da bir öncekinden aldığımız bir cümleyle bağlayalım. “Umarız Akhisar Stadyumu ligin ikinci yarısına yetişir. Yetişir de galibiyetlerden sonra aldığımız haz çoğalır, Akhisar’a yakışır hale gelir, tatlanır…”


Sağlıcakla Kalın, Akhisar’sız Kalmayın!