Eski dostlar şarkısını birçok kişi bilir ve hemen hemen herkes aynı anlamda anımsar ve söyler…
“Unutulmuş birer birer/Eski dostlar, eski dostlar/Ne bir selâm, ne bir haber/Eski dostlar, eski dostlar…”
İzmir Güzelbahçe’nin Yelki yerleşkesinde liseden sınıf arkadaşım Recep Yanık’ı gördükten sonra aklıma gelen ilk sözler buydu…
Kendisi seslenmişti bana… “Erdoğan Varol!” deyince süpermarkette, gayr-i ihtiyari dönmüş ve soran gözlerle bakmıştım… “Recep Yanık” dedi…
Ondan sonrası malum… Yıllar ötesinden, 60’lı yıllardan kalan, beyine hücum eden bir sürü anı… Ortak yaşanmışlıklar, anılar, arkadaşlar hemen üste çıkıyor…
Torunu vardı yanında, biz konuşurken hep “Dede hadi gidelim!” diyordu… Ama ne onun için ne de benim için gitmek kolay değildi. “Oğlum burda oturuyor, hemen şu apartmanda” dedim. Onun oğlu da aynı yerde yaşıyormuş… Telefon alışverişi oldu daha doğrusu “Telefonunu bana ver çaldırayım.” muhabbeti. Söyledim çaldırdı. Ama benim telefonun evde şarjda takılı olduğu için kontrol edemedim…
Eve gelince bir yanlışlık olduğunu anladık. Yazıştık(benim feys dediğim herkesin Facebook diye bildiği haberleşme portalda) ve işi hallettik… Daha sonra Recep, Kayhan ve Sadık’la konuşturdu beni… Buluşmak üzere randevular ve sözler verildi…
***
Karşılaştığımız gün: 10 Kasım 2018.
Cumhuriyetimizin banisi, herşeyi, ülkemizi yedi düvelin çizmesinin altında ezilmekten, yok olmaktan kurtaran Türkiye Cumhuriyetini kuran ve bize (yani gençlere) emanet eden ulu önderin; 20. yüzyılın en büyük devlet adamının, kelimelerin kendisini tarif etmeye yetmediği kişiliğin aramızdan ayrılışının 80. yılı…
O’nu uğurlayışımızın üzerinden iki gün geçti…
“Hayâl meyâl düşler gibi/Uçup giden kuşlar gibi/Yosun tutan taşlar gibi/Eski dostlar, eski dostlar”
Yazarken, şarkının devamını mırıldanıyorum ve düşünüyorum.
Aldığımız emanate iyi bakıyor muyuz? Yoksa ipin ucunu, göstermelik törenlere mi bağladık?
Cumhuriyetimiz, onun bıraktığı kadar bağımsız mı? Uygar mı? Medeni ülkelerin arasında mı bulunuyor? Yoksa kendimizi az gelişmiş, gelişmekte olan ülkeler arasında mı görüyoruz? Ya da üçüncü dünya ülkesi mi sayıyoruz?
***
Bu soruları samimi olarak yanıtladığım zaman, inanın utanıyorum…
Ülkemiz kurulduğu günlerin epey gerisine düştü…
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş esaslarını kaybetti. Yedi düvele karşı verdiği bağımsızlık yarışını kazanan milletimiz maalesef bugün yokluklarla zorluklarla uğraşıyor…
Bu yüzden diyorum ki, Atatürk’ü anmak istiyorsak. Kurup bize emanet ettiği Cumhuriyeti yaşatmak, ileriye götürmek, uygar ülkeler seviyesine çıkartmak için, gece gündüz çalışmalıyız ve tam bağımsız olması için ekonomik savaşı kazanmalıyız. Yoksa bizi istediği yere çekmek isteyen, sırtımıza binmeye çalışan çok olacaktır.
Malum atalar sözüdür.
“İnsan eşek olunca semer vuran çok olur”
***
İlahi Recep Yanık, bana neler anımsattın görüyor musun? Umarım bir kez daha karşılaşır ve eski günleri daha derinden anarız…
Bugünlük de bu kadar!
Sağlıcakla Kalın, Akhisar’sız Kalmayın!