Türk kadını anaç, onurlu, gururlu tavrıyla yeri geldiğinde sığınacak bir liman yeri geldiğinde de Cumhuriyetin temelleri oluşturulurken verilen mücadelede, özveride olduğu gibi bir kahramanlıktır. Ne zaman güya adı medeniyet denen kepazelik yakalandı denildi işte o zaman kadınlarımızı kızlarımızı araç önlerinde reklamlarda, anadan doğma fotoğraflarda, rakı sofralarında sesiyle değil fiziğiyle bir obje olarak görmeye başladık..
Oysa medeniyet akılda, bilimde, ilimde olmalıydı. Cazibede değil. Zevkte sefada değil. Çünkü gün vatanı milleti Gazi Mustafa Kemal Atatürkün dediği gibi ileri daha ileri götürüp muasır medeniyetlerde aramalıydı. Bu eşi bulunmaz Vatanı, Şehit kanlarıyla boyanmış toprakları, buğday çorbasıyla verilen ziyafetleri, helaliyle temsil etmek çağdaşlığı edebiyle yaşamak olmalıydı kadının görevi.
Kadın; kimi zaman sen sus saçı uzun aklı kısa oldu.
Kimi zaman karnındaki bebesiyle kurşuna hedef.
Kimi zaman başı açık saçı görünüyor diye taşlanarak öldürülen.
Kimi zamanda başı kapalı diye toplumdan dışlanan.
Kısacası kadın denen anaya terbiye olmamış ruhlar nizam getiremedi. Kalplerdeki düşünce kirliliği dillerde harekete geçti nedense. Oysa o bir kadın, o bir ana, o bir eş, o bir ayaklarının altına cennet vaat edilen çok kutsal yaratılandı. Hz. Peygamber bile onu himayesine almıştı.
13 aralık 1935 yılında Türk babadan İsviçreli anadan dünyaya geldi. Türkan Saylan. Türk sağlık sektöründe ilklere imza atan kararlılığı lider vasfıyla dürüstlük, saygı, sevgi üzerine bir yaşam çizdi kendisine. Çağdaş Türkiyenin Çağdaş Kızı olma yolunda düşünce ve fikir özgürlüğünü savundu. Bir çok ödülle kimlik kazandırılan Saylan; siyaset içerikli yazılarıyla da gündemde kaldı.
Türkan Saylan; bilim kadını, anne, büyükanne, yazar yönüyle Türk kadınının 1843 yılından sonra ki dönemde sağlık alanında sosyal hayat içindeki aktif yolunu çizdi. Bir çok hastaya derman olup 17 yıl kanser hastalığının illetinden kurtulmayı denese de denense de 18 mayıs 2009 da bu dünya ya elveda dedi.
Prof. Dr. Türkan Saylan hayatını okumak isteyip de ekonomik imkansızlıklar neticesi okuyamayan öğrencilere destek sağlayan bir derneğin genel başkanlığını yapıp beklide birçok değere liderlik yaptı.
Sayın Prof. Dr. Türkan Saylan hanımefendiyle çok zor da olsa 2001 eylül ayında ilk ve son telefon konuşmasını yapmıştım. Kendisine burs programında gelen taleplere yetersiz olduğumu ve bu konuda destek istemiştim. Çaresizlik yaşadığımdan dolayı rahatsızlıklarımı ifade edince bu memleketin sizin gibi genç idealist insanlara ihtiyacı var. Asla vazgeçmeyin öğrencileri bize gönderin biz destek veririz demesi beni çok sevindirmişti. O zamanda kızlarımızın okuyup eğitim görmelerinin gerekliliği hususundaki sözleri hep aklımdadır. Kendisine Allahtan rahmet Türk sağlık ve eğitim camiasına da baş sağlığı dilerim.