Türkler dünyanın ekonomik ve sosyal yapısına öncülük eden halkların başında gelmektedir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinden olmamız sebebiyle her gün emin adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilanına kadar kurduğumuz her devlette bir sonraki büyümenin izlerini ve çeşitliliğini görmekteyiz. Karahanlı Devleti ile başlayan İslam dinine yöneliş ise eğitimde ve dinsel kültürle bizleri buluşturmuştur. 

Dünyada ise İslamiyet hala ortaçağ zihniyeti taşıyan misyonerler sayesinde anlaşılamamıştır. Kendini adeta bir düşünce kalıbının içine kilitleyen devletlerin tamamının aynı düşüncenin esiri olması bizi dünyadaki silahların ve savaş stratejilerinin yapıldığı genel merkeze kadar götürmektedir. Bu merkezin dünyadaki ekonomik sosyal hesapların yapıldığı bir mekanizma ile donatılmış olduğu da ortadadır. Bu mekanizma içerisinde devletlerin maddeye bağlı olarak kolonileştirildiğine de şahit olmaktayız.

Düne kadar bir masa etrafında; 
Türkiye nin geleceğinin kararını veren İngiliz, Fransız, Rus devlet liderlerini; 
1.Dünya Savaşının mimarlarından olan loyd corc isimli katilin Avrupa da bir tane dahi Türk bırakılmaması gerektiği sözünü; 
1. Dünya Savaşında Çukurovayı işgal eden Fransızlar sayesinde Çukurovada pullara İsrail bayraklarının basımının yapılarak cunta sistemine geçildiğini;
Türkçe, Arapça ve Süryanice dilini çok iyi bilen Lavrens isimli İngiliz casusunu biliyoruz. Bu olayların tamamının aynı şablon içine yerleştirildiğini, daha çok örnek vererek kolayca anlayabiliriz. 

21. yüzyılda Türkiyenin güç olarak görülmesi üzerine bazı devlet ve dini kuruluşların çeşitli eylem planları yaptığı belirlenmiştir. Katolik ve Ortodoks kiliseleri kürt meselesi diye sorun üreterek bu yemeği dünya milletlerinin önüne büyük bir iştahla sunmuşlardır. Batıda ve doğuda evrensel Hıristiyanlığı yaymaya çalışanların 1965 yılında kürt meselesi olarak başlatılan 1983 yılında da pkk ismiyle gündeme taşınan “parçala böl yok et” düşüncesi haçlı zihniyetinin temel prensibidir. Türkiyeyi batıdan sahiplenemeyenlerin doğudan terörist saldırıları organize ederek kin ve öfkenin vatan toprakları içine yayılımını sağlayarak Türkiyenin sahiplenilmesinin diğer bir adıdır. 

Yıllarca bu vatanın kalkınması adına omuz omuza mücadele veren Türk milletini, birbirine düşman etmek için Katolik ve Ortodoks kiliseleri din kisvesi altında çalışmalarına devam etmekteler. Geçmiş tarihte olduğu gibi İslamiyeti her kulvarda provoke edip Peygamberi bile karikatürize eden nifak tohumlarını yaymaya çalışan kişilerin var olduğu artık aşikardır.

Müslüman devletleri aciz, yeteneksiz, geri kalmış gören ve gösteren zihniyetin hedefleri analiz edilmelidir. Bu gün dünyanın içinde bulunduğu ve sadece Müslümanların öldürülmesine sebep veren olayların, savaşların sebebiyet maksadı araştırılmalıdır. Bu güçlerin hedeflerine ulaşabilmelerindeki uygulamaya koydukları bu planlar karşısında dünyanın duruşu ve karar mekanizması belirlenmeli; Tarihi geleceğimizi 100 hatta 200 yıllık planlar hazırlayarak dünya halklarının huzuru, barışı için kontrol altında tutmanın sistemi mutlaka bulunmalıdır.

SU.
11.11.2011.****************23:00