Felsefe üreten 13.yy Alimlerinin insana, hayvana, ağaca, çiçeğe, böceğe olan tevazuları onları ölümsüz kıldı. Onlara verilen VELİ sıfatı; insana odaklı, doğaya odaklı sözleriyle oluştu. Kültürümüzün yapı taşlarından olan bu veliler, hoşgörü, çok yüksek ahlak seviyeleri olması hasebiyle dünyada medeniyete öncülük ettiler. Hayatları her şekilde örnek olan bu veliler; Türk edebiyat tarihinin felsefi yönüne daima değer kattı. 



“Bir Yunus Emreyi bir Mevlanayı bir Hacı Bektaşi Veliyi okuduğumuzda önlerine serilen dünya nimetlerinden vazgeçerek oduna doğruluğu; Sarı çiçeğe Allah dostluğunu; Toprağa sevdayı öğreten güzelliği hep gördük”



Günümüzde bu değerlerimizin kıymetini çok daha iyi anlıyoruz.

Paranın pulun insana makam değil, bazen her kalitesizliğin içine ittiğini;

İki yalan yazıyla gazete patronu olunduğunu;

Devletin dahili ve harici bedhahlarının cebren ve hile ile gaflet ve dalalete bürünmüşlüğünü;

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret ederek para kazanıldığını;

Kara paralarını elbise dolaplarında gece uykusuna yatırarak aklamaya çalışanları; Hep birlikte görmekteyiz.



Alim olmak varken Allaha ve kitabına itaat etmek, ona duacı olmak varken, Hristiyanın papazına özenerek ruhbanlığı gündeme taşımak; 

Toplumun içinden sivrilerek din adamı olduğunu ifade ederek insanların alın terinden kendisine makam mertebe edinmek; 

Din adamı olduğunu söyleyerek yüzlerce kalem işi, milyonlarca geliri; tek başına, Türkiyede yada Pensilvanyada elde tutmak; ve sistemin teşkilat çerçevesi içinde yapılarak, makam merci statüsüne girmesiyle bu yapının kısa zaman içinde oluşmadığı gün ışığı gibi meydanda.



Borsa ve finans kaynaklarıyla haşır neşir olan hatta düzenli kermes düzenleyen, her akardan gelir elde etmeyi kendilerine görev edinen cemaat oluşumuyla devletimiz ve aziz milletimiz neredeyse iç içe konumda.



F. Gülen ismini; HZ. Peygamberimizin adı anıldığında yerinden kaldıran ruh acaba Türk milletinin VAROLUŞ mücadelesindeki Çanakkale; Trablusgarp; Yemen hatta Sarıkamış ruhu ne kadar ayağa kaldıracak. 



Bu ruh doğduğu ve yaşadığı emeksiz edindiği sermayeye hakkını nasıl ödeyecek. 



İslamiyetin hak kitabı Kuran-ı Kerimi rehber edinmek varken başka kitapları kendisine rehber edinerek bu farklı kitaplarda rant kazanarak gelir elde etmek; İslamiyet ruhbanlığı reddederken Pensilvanyadan bir çok beyne hükmedecek konuma gelmek neyin nesidir. Bu zamana kadar vatanımıza hükmeden milyonlarca akarı İslam aleminden toplayıp İslam düşmanlarına peşkeş çeken bu yapıya neden dur denilmemiştir.



Türkiyede idari mekanizmaya hükmederek, mal varlığı güçlü olan kişilerden kendisine sırça köşkler kuranlar elbette yürekleri yeterse bu topraklara gelecektir. Cebrailin partisine oy vermeyen bu kirli ve bedduacı ruha elbette hukuk hesabını soracaktır. 



Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve aziz milletinin önüne bu saatten sonra kimse geçemeyecektir. 

Devletimizi ve milletimizi dünya üzerindeki güçlere karşı itibarsızlaştırmaya çalışıldığı bunun bir sistem dahilinde olduğu yıllardır milletimiz tarafından bilinmekte.



Türkiyeye bundan sonraki zamanda ne 28 şubat nede 17 aralık çalışmaları zarar verecektir. Bürokrasinin ve kolluk kuvvetlerinin engin tecrübeleri sonucu ihanet şebekeleri lav edilecektir. Devlete siyonizme ortaklık yaparak ihanet edenlerin sonu her zamanki gibi hüsran olacaktır. Gün siyasi kavgaların ve çekişmelerin yapıldığı gün değil, gün kardeşliği gündemde tutarak, vatanın milletin huzurunu sağlayarak, süper güç, süper devlet olma günüdür. 

SU.28.02.2014 

-