Büyük Birlik Partisi, İl Divan Toplantısı Akhisar'da yapıldı. Toplantıda MKYK üyesi Sayın Tuncay Özfidan, 30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimler ile ilgili açıklamada bulundu.

BBP MKYK üyesi Özfidan açıklamasında; "2014 Yerel Seçim sonuçlarının ülkemize, milletimize, şehirlerimize ,köylerimize, hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Öncelikle sandıktan çıkan sonuca herkesin ve her kesimin rıza göstermesi, millet iradesine saygı duymanın ve demokratlığın birinci şartı olarak görülmeli, ona göre söz söylenmeli ve davranış sergilenmelidir. Bu sebepten, seçimlerden birinci sırada çıkan iktidar partisini tebrik ediyor, seçilen tüm adaylara başarılar diliyorum. Rabbim hayırlı, doğru, millete ve ülkeye hizmet gayesi ile yapılan işlerde yardımcıları olsun.

Bununla birlikte bu seçim; haksızlıkların, adaletsizliklerin, partizanlığın, baskının, devlet imkânlarını seçim meydanlarında pervasızca kullanmanın, kontrollü ve kontrolsüz gerilimin, kamplaşmanın, yönlendirme ve medya manipülasyonlarının, menfaat ve çıkar ilişkilerinin en yoğun yaşandığı, dolayısıyla seçim sonuçlarına doğrudan etki ettiği bir seçim olmuştur.
Öncelikle bu seçimleri (en azından siyasi iktidar için) bir önceki yerel seçimlerden ziyade bir önceki genel seçimlerle kıyaslamak gerektiği gün gibi ortada. Zira ne kampanya sırasında ne de zafer nutuklarında belediyecilik konuşuldu. Yani seçimlerin adı mahalliydi lakin başından sonuna kadarki süreci genel seçim niteliği taşımaktaydı. Sonuçta da en çok itirazın yapıldığı, pek çok seçim çevresinde seçim sonuçlarının kabullenilemediği, kıl payı kazanılan bölgelerde birinci ile ikinci arasındaki farkın dört veya beş katı olarak çizelgelere geçen “geçersiz oy sayısının” makul bir açıklamaya muhtaç olduğu gibi birçok “ilkin” yaşandığı bir seçim olmuştur.

Yine seçim öncesi yapılan birtakım yasa değişiklikleri, (özellikle Büyükşehir Yasası) seçimin sonucuna doğrudan etki etmiş, büyükşehirlerde seçimi bir yerel seçim gerçeğinden çıkartarak genel seçim havasına dönüştürmüştür. Öngörülerimiz haklı çıkmış, bu yasanın nimetlerinden iktidar partisi, ana muhalefet partisi ve terör örgütünün partileri karlı çıkmıştır. Ayrıca terör örgütünün siyasi uzantılarının seçim meydanlarında dillendirdiği “özerkliğin" önü açılmıştır.

Büyük Birlik Partisi, bu seçim sürecinde de ve seçim sonuçlarında da farkını ortaya koyarak bir “FARKINDALIK” meydana getirmiştir.
İlkel bir Siyasi Partiler Kanunu ve “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa...” adaletsizliği ve eşitsizliğini ispat edercesine, siyasetin finansmanı konusunda kamu kaynaklarından yararlanan partilerin dışında kalan ve tüm seçim bölgelerinde seçime giren Büyük Birlik Partisi; seçim sürecinde kamplaştırıcı ve çatıştırıcı atmosferden uzak durmuş, sorumlu ve yapıcı bir siyaset anlayışı ile her zamanki gibi ülke ve millet meselelerine ağırlık vermiştir. Seçim meydanlarında milletin ve ülkenin gündemini konuşan ve dile getiren tek siyasi parti olmuştur.

“İnsanlar, kötülük karşısında tarafsız kalmak hakkına sahip değildirler.” sözünün gereği ya da “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Hadis-i şerifinden yola çıkarak muhalif düzlemde bir seçim yürütmüştür. Güçlü yolsuzluk algısı, “Artık şehit cenazeleri gelmiyor.” sığlığı içinde “barış” ambalajı ile millete sunulan bir “özerklik” projesi olan çözüm süreci ve Liderimizin Şehadet Sürecinde hükümetin ve ona bağlı kurumların bilhassa güçlü deliller ışığında suikast iddialarının adli ve idari anlamda çözülmesindeki artan ilgisizliği ve duyarsızlık muhalif duruşumuzun üç sac ayağını oluşturmaktadır.

Medyadaki belli besleme mihraklar, seçim sonuçlarını değerlendirirken (Partimizin bir önceki seçimlere göre oylarınıyüzde yüzelli oranda artırdığını ve birçok seçim bölgesinde ikinci ve üçüncü siyasi parti olduğunu görmezden gelerek) yanlı ve yanlış servis etmeye ya da yorumlamaya çalışsa da gerçek ortadadır. Seçim sürecinde sergilenen taraflı ve adaletsiz tavır, seçim sonuçlarını yansıtırken de, yorumlarken de devam etmekte, burada da sürmektedir. Bu süreçte özellikle basında, medyada yorumcu ya da köşe yazarı sıfatıyla “belamlaşarak” fitne ateşini körüklemeye çalışanların, kraldan çok kralcı kesilenlerin asıl niyetlerinin kendi menfaatleri ya da efendilerinin çıkarları olduğunu asla gözden kaçırmamalıyız.

Burada seçim sonuçlarını objektif ve tarafsız bir şekilde yansıtan ve yorumlayan yerel medya kuruluşlarına ve basın mensuplarına da bütün siyasi partilerimizin ayrıca bir teşekkür borcu vardır.

Seçim sonuçları, partimiz kurullarınca olumlu, olumsuz; başarılı, başarısız tüm yönleri ile elbette değerlendirilecek, bu gece buraya bunun için toplandık ve “Başarılı ve olumlu yönleri nasıl daha da yükseltilir, başarı oranı nasıl artırılır, hedeflenen oranlara nasıl ulaşılır, muktedir iktidar nasıl olunur; seçimin başarısız ve olumsuz sonuçları nasıl bir daha tekerrür etmeyecek şekilde yok edilir?” bununla ilgili çalışmalar ivedilikle başlatılacak ve gerekli adımlar süratle atılacaktır. Bundan böyle eskisinden daha fazla kendi ajandamıza sahip olabilme konusunda şuurlu olacağız!

Teşkilatçı siyasete ağırlık vereceğiz. Düşüncelerimizdeki cevvalliği ve omurgalı duruşu daha kapsayıcı bir şekilde bir araya geleceğimiz eski yeni tüm dava arkadaşlarımızın maharetleriyle birleştireceğiz.
Bu seçim sonuçlarını herkesin ve her kesimin iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bırakın homojen toplum hikâyelerini, "Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz." diyen ve Müslümanlara birbirlerine kardeş olmaktan başka seçenek sunmayan bir dine mensup olmanın avantajlarını maalesef siyasal kültürümüze yansıtamadık.

Bundan ötürü siyasal görüş farklılıklarından kaynaklanan rekabet ve tartışmaların, belli kurallar ve sınırlı araçlarla karara bağlandığı bir düzeni bir türlü kuramıyoruz. Bundan ötürü uzlaşma kültüründen yoksun ve ayrıştıkça mutlu olan bir toplum hâline geldik. Gelinen aşamada ne acıdır ki bu ülkenin insanları, kendi tarafını oluşturup kapılarını başka taraflara kapatınca kendisini güvende hissetmeye başladı. Siyasi kutuplaşma ise iyi ile kötünün veya doğru ile yanlışın değil, basitçe günlük kavgaların ve hak taleplerinin belli çatılar altında toplanmasının ürünü hâline geldi.
Devlet, ancak adil kanunlarla ayakta durabilir. Ülkemiz “kanun devleti” değil “hukuk devleti” olmalı. Hukuk devletinin saç ayaklarından; bireylerin eşitliği, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve hürriyetlerin vazgeçilmezliği ilkeleri kesinlikle zaafa uğratılmamalıdır. Sadece vatandaşlar değil, yönetenler de hukuka bağlı kalmalı; hukuk, herkese ve aynı şekilde uygulanmalıdır.

İdari ve hukuki açıdan “hesap verebilirliği” yani “denetimi” devre dışı bırakıp sadece politik açıdan sandıkta hesap verebilirliği ön plana çıkaran Ak Parti iktidarı, hesap verebilirlik anlamında hukukun dışında bir süreç yönetmeyi bir an evvel bırakmalı, “devlet” ile kendisini bir an evvel dengelemelidir.

Haklı-haksız, güçlü-güçsüz denklemi içerisinde kim güçlü ise o haklı gibi görünebilir. Hani “Siyasette maharet, en güçlü olduğunuz zaman, kendinize ilkelerden ve yasalardan sınırlar çizmesini bilmektir.” derler ya; eğer sınır çizmezseniz, oyunun kurallarını beğenmeyince oyunu değiştirmek yerine kural koymaya kalkarsanız, sahip olduğunuz güç ve otorite bir gün sizi esir edebilir!
İktidar sahibi olmak, denetimi; denetim ise hesap verebilirliği ve eleştirilerle karşı karşıya olmayı beraberinde getirir. Siyasi iktidar bu bilinçle hareket etmeli, seçim sonuçlarını sadece kemiyet açısından elde ettiği üstünlükle değil, ayrıntıları içerisinde gizlenen ve ancak akl-ı selim’in görebileceği “kavgasız” ve “çatışmasız” bir Türkiye mesajını iyi okumalıdır.
Hata yapan, suç işleyen, hukukun dışına çıkan, yasal olmayan dinlemeler yapan, devletin sırlarını ifşa eden, yolsuzluklar yapan, rüşvete bulaşan, her türlü darbe girişiminde bulunan, vb. varsa bunlar hukuk önünde hesabını vermeli. Bu hususlar; millet arasında ötekileştirme, kamplaşma ve çatışmaya yol açacak şekilde siyasete malzeme yapılmamalıdır.
Ülkemiz, bugünden itibaren yeni bir seçim süreci içine girmiştir. O da Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecidir. Cumhurbaşkanını ilk defa meclis değil, halk seçecektir.

2001 yılında açıkladığı “Büyük Türkiye” projesi ile Cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde düşünce ve tavrını net olarak ortaya koymuş ve duruş sergilemiş bir siyasi hareketiz. Bu süreçte de her zaman olduğu gibi yapıcı olacağız. Milletin son seçimde verdiği mesajı doğru okuyacağız. Ve ona göre bir tavır ve duruş sergileyeceğiz. Ayrıştırmaya, kamplaştırmaya ve çatıştırmaya çalışanlara inat birlik diyeceğiz, beraberlik diyeceğiz, kardeşlik diyeceğiz, barış diyeceğiz, sevgi diyeceğiz.
Büyük Birlik Partisi, “insan merkezli” siyaset yapan bir siyasi oluşumdur. Büyük Birlik Partisine göre siyasetin varoluş nedeni de insandır. Vatandaşın ihtiyaç ve isteklerinin karşılanmasını hedefleyen bir vizyon kapsamında bu ülkede yaşayan insanların “her şeyin en iyisini hak ettiğine” inanan kadrolarla yirmi iki yıldır Türk siyasi hayatının en önemli siyasal oluşumlarından biridir. Büyük Birlik Partisi, geleneksel ideolojilere hapsolmak yerine her türlü mağduriyet alanı için uzlaştırıcı ve ikna edici çözümler üretmeye gayret eden bir siyasi partidir. Halka hizmet etmenin en önemli aracı olan siyaset, Büyük Birlik Partisi için kesinlikle bir “meslek algısı” değildir.

Büyük Birlik Partisi, sorumlu siyasetin adresidir. Biz, hiçbir sürecin içerisinde körü körüne yer almadık. Siyasi menfaat uğruna ya da şahsi çıkar ve parti çıkarlarını gözeterek millet ve ülke çıkarlarını ötelemedik. Aksine ülke ve millet çıkarı ve inançlarımız söz konusu olduğunda şahıs ve parti çıkarlarımızı aklımızın ucuna dahi getirmedik. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı çizgimizi muhafaza edeceğiz.

Bu seçimlerde her türlü adaletsizliğe, haksızlığa, fırsat eşitsizliğine rağmen büyük bir özveri ve fedakârlıkla çalışan ve ilimizin her tarafında partimizin bayrağını dalgalandıran İl ve İlçe Teşkilatlarımızın başkanlarına ve yöneticilerine, Kadın Kollarımıza, Gençlik Teşkilatlarımıza, parti üyelerimize, gönüldaşlarımıza, Alperenlere, partimizden aday olan Büyükşehir ve İlçe Belediye Başkan adaylarımıza, Belediye Meclis Üyesi adaylarımıza, partimize oy veren binlerce vefakâr vatandaşımıza şahsım ve camiam adına şükranlarımı sunuyorum.

Cenab-ı Allah; büyük Türk milletinin yâr ve yardımcısı olsun, birlik ve beraberliğimizi daim kılsın, her türlü adaletsizliğe, haksızlığa rağmen inandığı davada yılmadan yorulmadan büyük bir vefa örneği göstererek fedakârca çabalayan ve üreten dava arkadaşlarımı, gönüldaşlarımı, Büyük Birlik Partilileri, Alperenleri korusun ve yüceltsin." dedi.