Türkiye ekonomisi 2021 yılının ikinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre % 21,7 büyümüş olmasının nedenini geçen yılın aynı çeyreğinde pandeminin ilk dalgası ile beraber büyüme oranındaki % 10,4’lük daralmanın 2021 yılında önemli bir baz etkisine bağlayan Bakırlıoğlu 2021 yılının birinci çeyreğine göre büyüme oranının % 0,9 olduğunu hatırlattı.

CHP’li Bakırlıoğlu yaptığı açıklamada; 

Kişi başına gelir ise 60.525 TL olmuş.

Vatandaş ekonomik krizi altında inim inim inlerken esnaf, çiftçi, üretici, tüccar, sanayici borç içindeyken ekonominin nasıl büyüdüğünü herkes gibi bizlerde merak ediyoruz.

Aynı açıklamaya göre;

İhracat yaklaşık % 15 azalmış,

Tüketim harcamaları sadece % 2,2 artmış.

Vatandaşın bankalara olan borcu 1 trilyon liraya ulaşmış.

2021 yılının ilk üç ayına yani birinci çeyreğe göre ekonomi sadece %0,9 büyümüş.

Buna rağmen TÜİK büyüme oranını % 21,7 olarak açıklıyor.

Borçla Büyüyen Bir Ekonomi

En çok büyüyen sektör hangisi? Finans sektörü. Yani vatandaşın esnafın, çiftçinin, sanayicinin bankalara olan borcu o kadar artmış ki finans sektörü,  bankalar, kredi vererek, herkesi borçlandırarak o kadar büyümüş ki, sonuçta Türkiye ekonomisi de büyümüş, nasıl bir büyümeyse?

Yani bir büyüme varsa borç artışından kaynaklı. Üretimden, vatandaşın alım gücünün yükselmesinden değil.

Büyüme Rakamları Neden Vatandaşa Yansımıyor?

Bizi asıl ilgilendiren konu büyüme rakamlarının neden vatandaşın cebine yansımadığıdır. Halk yoksullaşırken ekonominin büyümesi biraz garip oluyor.

Bekar bir işçinin asgari ücreti 2825 lira. Bir yıllık ücreti 33.900 TL. Asgari ücret alan bekar tek başına yaşayan bir işçinin geliri bile açıklanan kişi başına GSYH’nın ancak % 56’sı.

Evli ve 2 çocuklu asgari ücretli bir işçinin yıllık geliri 35.520. Oysa 4 kişilik bir ailenin kişi başına gelir toplamı 242 bin lira.

Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir ailenin geliri açıklanan kişi başına GSYH’nın % 15’ini bile bulmuyor. 

Türkiye’de her 4 çalışandan birisi asgari ücretli.

1 milyon işçi asgari ücretin yarısı kadar ücret alıyor.

Bugün en düşük memur maaşı 4.881 lira

1,4 milyon kişi hiçbir gelir olmadığı ve muhtaç olduğu için devletten aylık alıyor.

4 kişilik bir ailenin;

yoksulluk sınırı aylık; 12.195 lira.

Açlık sınırı aylık; 2.903 lira. Bu rakam asgari ücretin üzerinde ve 14 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor.

Gelir Dağlımı Adaletsiz

Bu tablo bize gösteriyor ki;

Türkiye’de ciddi bir gelir dağılımı adaletsizliği var.

Mutlu azınlık milli gelirden çok büyük pay alıyor, büyük çoğunluk ise kalanı payı bölüşmek zorunda kalıyor.

Bunu belirleyen en önemli kriter ise gelir dağılımı ve yaşam koşullarını belirleyen “GİNİ KATSAYISI”

Katsayı 0 ile 1 arasında bir rakam.

0’a yaklaştıkça gelir adaleti sağlanıyor, 1’e doğru yaklaştıkça gelir dağılımı adaleti bozuluyor ve yaşam koşulları zorlaşıyor.

2005 yılında 0,38’e kadar düşen gini katsayısı

2020 yılında bu kat sayı 0,41

Nüfusun % 20’si milli gelirin yarısını paylaşıyor, geri kalan % 80 kalan milli gelirin kalan yarısını paylaşıyor.

En düşük gelire sahip % 20’lik kesim ise milli gelirin % 6’sını paylaşmak zorunda kalıyor.

Sistem Zengini Daha Zengin, Fakiri Daha Fakir Yapıyor

Bu durum bize gösteriyor ki ortada zengini daha zenginleştiren, fakiri daha da yoksullaştıran bir sistem var.

Gelir dağılımı adaletsizliği toplumun her kesiminde hissedilir hale gelmiş durumda.

TÜİK’in açıkladığı ne büyüme rakamlarına, ne işsizlik ve enflasyon rakamlarına güven kalmadı. Çünkü ısmarlama istatistiklerle, rakam oyunlarıyla, toz pembe bir tablo çiziliyor fakat bunu vatandaş cebinde asla hissetmiyor ifadelerine yer verdi.

Şampiyonlar ligindeyiz diyerek ekonomik krizi görmezden gelenlere seslenen Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu; hatırlatmak isteriz küme düşüyoruz diyerek gerçek büyümenin vatandaşın cebindeki büyüme olduğunun altını çizdi.

Bakırlıoğlu CHP olarak öncelikli hedefimiz gelir adaletsizliğini ortadan kaldırarak herkesin milli gelirden hak ettiği payı alacağı bir sistemi getireceklerini sözlerine ekledi.