Dünya puslu ve tozlu bu galaksi içindeki yaşamını devam ettirmeye çalışırken Osmanlı İmparatorluğu yaşanmışlıklarını tarih sayfalarındaki hakimiyetini sonsuza kadar sürdürmeye devam edecektir. 

Tarihin affetmediği gerçekleri çıkarcı çevreler ne kadarda tekellerinde tutmaya çalışsalar da Türklere karşı yapılan uygulamalar ve yaşananlar dünya tarihi içinde Türklerin ve Türklüğün yok edilmeye çalışıldığını her şekliyle göstermektedir.

Türklerin İslamiyeti kendilerine inanç olarak seçmesi de yüzyıllardır suç oldu.

Türkler yani Osmanlı 1299 yılından 1923 yılına kadar Avrupa da korku imparatorluğu kıvamına getirilmiştir.

Dünya tarihinde Türkleri aşağılayan; Türkü hayvan hatta barbar hatta en aşağı ırk olarak niteleyenler oldu. Bu mantığın baş sayfasında her zamanki gibi Avrupalılar vardı ve de varlar.

Avrupa da Müslüman olanlar için onlarda Türk oldu tabiri kullanıldı. Türk ve Müslüman birbiriyle adeta özleştirildi. 
Avrupalılar Osmanlı için tek taraflı senaryolar ürettiler. Halada üretmekteler.

Osmanlı İmparatorluğunu da Türk imparatorluğu diye tanımlayan Avrupalılar; Osmanlıyı dünyaya katliam merkezi gibi gösterdiler. Osmanlının ilime bilime ve din alimlerine vermiş olduğu değer Osmanlının ilerlemesindeki en büyük faktörlerdendi halbuki… 

Kendi tarihlerini gözlem altına alıp Katoliklerin engizisyon mahkemelerini eşi emsali bulunmayan işkence ve zulüm tekniklerini bütün dünyaya anlatma yolunu maalesef her zaman ki gibi seçmediler. 
Oysa ki 16. 17.yüzyılda Türklerin yaşamlarını aile yapılarını kendilerine örnek alan İngilizler ve diğer dünya devletleri bu günkü medeniyetlerini Osmanlı İmparatorluğuna borçludurlar. Hıristiyanlar Türklerin gelmesiyle medeniyeti ve sosyal aile yapısını tanımış ve öğrenmişlerdi.

Denizde ve karada savaş teknikleriyle donanmış muhteşem ordularıyla Türkler; Osmanlı adeta dünyada tek cephede yaşam mücadelesi vermişlerdir, halada vermektedirler. Vermekteyiz.

Ne yazık ki…Osmanlının gücünden korkan Avrupalılar ve eş düşünce sahipleri “Türklerin savaşların tek hakimi” olmasından kaynaklanan korkuları günümüzde devam etmekte olan bir konu nedense…

Tarih sayfaları içinde yaşanmış gerçek olan konuların analizinin yapılarak gece gündüz Türkler gelecek korkusunun yenilerek Türklerinde bütün insanlık alemi gibi aynı yaratandan geldiği artık dünya milletleri tarafından anlaşılmalıdır.

Türklerin insanlık tarihine katmış olduğu değerin tespitinin yapılarak dünya liderlerinin yeniden kendi toplumlarındaki insan yaşamlarını formatlanması gerekmektedir. 

Türklerin Osmanlının insanlığa çevreye ve her güzelliğe yakışır bir reçete olduğu istenerek tanımlanmalıdır.

Dünya milletlerinin barışı İslamiyet ile yani Türklerle yakalayacağı artık bilinmelidir. 

Dünya mazlum halkları ekonomik gelişimi sosyal adaleti Türklerle yaşayacaktır. 

Biz Müslümanlar Avrupalıların deyimi ile biz Türkler evreni ve bütün insanlığı Peygamberlerin Allaha şahadeti kadar çok önemli ve çok saygın buluyoruz. 

İnsanlığın tamamının aynı haklarla yaratılmış, aynı yaşam haklarına sahip olduğunu yolculuğunun aynı merkez odaklı olduğunu da bilmekteyiz.

Bir tohumun toprakla suyla buluşması gibi insanlığında sevgi saygı merhametle buluşarak galaksideki görevlerimizi sonlandırmanın yolunu bulabilmedeki yeteneğimizi de biliyoruz.

İnsan haklarının; Devlet liderlerinin tekelinde olmadığını, insanlık aleminin gördüğü zararın genel merkezindeki hegemonyadan kaynaklandığını, yaşayan her canın her ruhun Allahın hegemonyasında olduğu gerçeğini de bilmekteyiz. 

Avrupalılar ve eş düşünceli proje ortaklarının Osmanlı Sendromu tanımlanması umarız ve isteriz ki başka bir bahara kalmaz.
13.05.2013
SU.