Tüm insanlığın, özellikle  Türkiye’mizde  yaşayan ve nefes alan herkesin okuması ve uyması gerektiği bir Cuma Hutbesini sütunumda yayınlamayı uygun buldum.



Kula, Gökçeören, Mustafa Bey Camisi görevlisi Hakan Özcan’ın  hazırladığı, redaksiyon nu İl İrşat Kurulunun yaptığı, 19 Aralık 2014 Cuma günü Sultan Camiinde okunan “KAMU VE KUL HAKKI” başlıklı  hutbeyi İlçe Müftülüğünden elde ederek  aynen  sütunuma koyuyorum.



"KAMU VE KUL HAKKI” nı hiçbir kimsenin göz ardı etmemesi dileğiyle….



Haldun AKYÜZ



“KAMU VE KUL HAKKI"



Aziz Müslümanlar!



İnsanoğlu sosyal bir varlıktır, yaratılış itibariyle toplum içinde yaşamak durumundadır. İnsanların; yaratana, fertlere ve içinde yaşadığı topluma karşı bir takım sorumlulukları vardır. Allah’a ve topluma karşı olan sorumluluklara, Allah hakkı veya kamu hakkı; fertlere karşı olan sorumluluklara da kul hakkı denir. Allah’a iman etmek, O’na kullukta bulunmak; toplumla barışık olmak ve insanlarla uyum içinde yaşamak, kamu hakkıdır. Kul hakkı ise, temel insan hakları ifadesinin karşılığıdır. Bu haklar, şahıslara aittir ve dokunulmazdır. Bu hakların başında; yaşama, mülk edinme, eğitim ve öğretim, inanma, düşüncesini ifade etme, bilgi edinme, kişilik onurunu koruma, seçme ve seçilme, dilediği yerde ikamet etme, özel hayatın gizliliği, kanun önünde eşitlik ve savunma hakları1 gelmektedir.
Kıymetli Kardeşlerim!



Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir gün Ashabına: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.” Ashâb: “Bizim aramızda müflis, parası veya malı olmayan kimsedir” dediler. Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla beraber, şunu dövmüş, şuna-buna sövmüş, zina isnâd ve iftirası yapmış, şunun-bunun malını yemiş, kanını dökmüş (olarak mahşer meydanına gelen), bu sebeple de iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biten, (sevabı kalmayınca da) hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”2
Değerli Kardeşlerim!



Kamu hakkı ihlali kul hakkı ihlalinden daha tehlikelidir. Çünkü kamu hakkı; bir veya birkaç şahsı değil o toplumda yaşayan, o devlet çatısı altında bulunan tüm bireyleri içine almaktadır. Kasıtlı bir şekilde zimmete mal veya para geçirmek, rüşvet vermek ve almak, kamu dairelerinde çalışanların kendilerine verilen görevleri hakkıyla yerine getirmemeleri, vergi kaçırmak, kaçak su ve elektrik kullanmak gibi haksızlıklar kamu hakkının ihlal edilmesidir. Kamu hakkını ihlal eden, tövbe etmeli ve haksız bir şekilde elde ettiğinin tamamını devlete iade etmelidir. Al-i İmran süresi 161. ayette şu uyarı yapılmaktadır. “Kim emanete hıyanet ederse kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.”


Aziz Cemaatimiz!



Bir gün bu dünyadan ayrılacağımızı unutmayalım. Bu dünyanın çekiciliğine aldanmayalım. Ebedi hayatta hüsrana uğramamak için kul ve kamu haklarına riayet edelim.
Hutbemi Ebu Hureyre’nin, Efendimiz (s.a.s.)’den rivayet ettiği bir hadisle sonlandırıyorum. “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm (haksızlık) varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin.”

- - - -