Akhisar Sivil Dayanışma Platformu son zamanlarda yaşanan şehit olayları ile ilgili basın açıklamasında bulundu ve şehitlerin ruhuna da dualar okudular.

Akhisar Sivil Dayanışma Platformu(Eğitim Bir-Sen,Sağlık-Sen,Ensar,Akimder,İlim Yayma)son zamanlarda yaşanan şehit olayları ile ilgili basın açıklamasında bulundu ve şehitlerin ruhuna da dualar okudular 

Akhisar Sivil Dayanışma Platformu ikindi namazının ardından Yeni Gül Ruh Camii önünde terör olaylarına karşı tepkilerini dile getirdi. Basın açıklamasının sunumunu Mehmet Çuval yaparken, basın açıklamasını da Akhisar Eğitim Bir-Sen Başkanı Süleyman Erdem gerçekleştirdi. Süleyman Erdem yaptığı basın açıklamasında; “Kıymetli Akhisar Halkı,

Ülkemizin içinden geçtiği şu zor zamanda, insani ve İslami hassasiyeti olan kuruluşlar olarak, aşağıdaki hususların kamuoyuyla paylaşılmasında bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Öncelikli olarak Türkiye üzerinde küresel projelerin art arda tedavüle sokulduğunu ve son yıllarda ülke olarak yaşadığımız sosyal çalkantıların bu amaca hizmet etmek için, içerdeki ve dışarıdaki düşmanlar tarafından beslendiğini görmekteyiz. Bu anlamda,

17 Mayıs 2006 Danıştay saldırısı
27 Nisan 2007 e-Muhtırası
Nisan/Mayıs 2007 Cumhuriyet Mitingleri
Nisan/Ağustos 2007’deki 367 krizi
7 Şubat 2012 MİT Krizi
Mayıs/Haziran 2013 Gezi Parkı Eylemleri
17-25 Aralık 2013Paralel Yapı Darbe Girişimi
6-8 Ekim 2014 Kobani Kalkışması ve
7 Haziran 2015 sonrası yaşanan terör olaylarını milletin hafızasına bir kez daha not ediyoruz.

İki yıldır hiçbir terör olayının olmamasına karşın son iki ayda şehit edilen asker ve polis sayısının çok fazla oluşu toplumsal vicdanı yaralamıştır. Hanelere düşen ateşin acısı belki de milyonlarca insanın mateme bürünmesine sebep olmuştur. Bir anda insanlar yarına dair umutlarını yitirmeye başlamış, şehrinin merkez camilerindeki cenaze merasimlerinde şahit olduğu acılar akli melekelerini felç etmiştir. Duyguları aklına galebe çalmaya başlayınca acının ve intikamın dilini konuşur olmuştur. O kadar ölçüyü kaçırmıştır ki; “her Kürt PKK’lıdır” tasavvuruna saplanarak terör örgütüyle aynı argümanı paylaşır bir pozisyona düşmüştür. Türkiye’deki kartel medyası, paralel medya ve terör örgütünün gayrı resmi destekçisi yayın organlarının dezenformasyonuna kurban gittiği için bu algı toplumda yer eder olmuştur.


Tüm bunlar terörün oluşturmaya gayret ettiği algı operasyonlarıdır. Zira terörün, yıldırma, ümitsizliğe düşürme, korkutma, şiddet uygulama, zarar verme, umutlarını kaybettirme gibi hedefleri vardır. Küresel patronların taşeronu olan malum yapı ve onun siyasal uzantıları, Büyük Türkiye Yürüyüşünü durdurmayı hedeflemiştir. İran, İsrail, ABD, Almanya, Suriye ve İngiltere gibi ülkelerden destek alan terör örgütü;  mustaz’af hale düşürülmüş Dünya halklarının ve özellikle üç asırdır her şeyini kaybetmiş İslam Dünyasının neredeyse tek umudu haline gelmiş Türkiye Modeli’ni tökezletme ihalesini almıştır. Fakat Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkez ve diğer etnik zenginlikleriyle bu halk bu oyunu bozmaya muktedirdir. Sosyal dokusunu, İslamın evrensel hakikatleri üzerine inşa eden bu millet, ferasetiyle, içine itilmeye çalışıldığı bu kuyuya düşmeden yoluna devam edecektir. Binlerce yıllık birlikte yaşama tecrübemiz ve kardeşlik şuurumuz bize bu kaostan çıkma imkanını verecektir. Dağları mesken tutmuş üç beş figüranın katliamları bizi yıkamaz, belki biraz duraklatabilir. 
Bizler ASİDAP olarak, şeytani medyanın aldatmacalarına dikkat çekmek için aşağıdaki hususları kamuoyuna deklare ediyoruz.

1. Biz Müslümanların zihinlerindeki haritalar 1916 Syket-Picot gizli anlaşmasıyla çizilenden farklıdır. İmparatorluk bakiyesi olan bu coğrafyanın insanı kendi misyonunu Misakı Milli sınırlarına hapsetmez. Suriye muhacirlerinede,ezilen,haksızlığa uğrayan tüm toplumlara ve coğrafyalara bu nazarla bakar.

2. İnsanların renkleri ve dilleri Allah’ın ayetlerinden bir ayettir. Tüm asimilasyon girişimleri bir ayeti yok etmekten farklı değildir. Kürt, Türk, Arap, Farisi vb. etnik yapılar gökkuşağındaki farklı renkler gibidir. Her biri kutsaldır.
3. Son günlerde takınılan tavırlar ve kullanılan dil, tüm Kürt halkını töhmet altında bırakıcı ve onları ötekileştirerek terör örgütlerinin kucağına itici niteliktedir. Bundan şiddetle kaçınmak gerekmektedir. Kürt halkının terör örgütleri ve onların uzantıları ile aralarına mesafe koyması gerekmektedir. Devletin emniyet birimleri de bu insanları ayırt etmeli ve onların güvenliğini sağlamalıdır. 

4. Tüm toplum kesimleri olarak, terörün ekmeğine yağ süren basın yayın organlarına karşı tavrımızı netleştirmeliyiz. Kendi ağababalarının çıkarları için, insanların oylarıyla seçilmiş parti, şahıs ve toplum kesimlerine iftira, düşmanlık ve kin pompalayan yayınların demokrasi kalkanı arkasına gizlenmesine izin verilmemelidir.

5. Yaşadığımız terör olayları karşısında insanların duygularını tahrik ederek terörün ekmeğine yağ sürülmesi kabul edilir değildir. İnsanların duygularından çok akıllarıyla karar vermeleri gereken zamanlarda tersini yapma lüksümüz yoktur. Sokaklarda slogan atarak, ait olduğumuz yapıları görünür kılarak tepki ortaya koymanın sorun çözücü olmayacağını ve bu tür hareket tarzlarından uzak durmamız gerekir.

6. Bizler, Kandil’in ve içerdeki uzantılarının serhildan (başkaldırı) çağrılarını cevapsız bırakan ve Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK ile hiçbir zaman bağdaşamayacak Müslüman Kürt halkının tüm insani haklarını vermeye dönük çalışmaların devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Fakat bu olumlu çalışmaları kullanan militer yapıya da fırsat verilmeden doğu halkının terör belasından korunması gerektiğini söylüyoruz. Selahaddini Eyyubi gibi, ümmetin yüz aklarını çıkarmış bir milletin, bugün silahlı KCK militanları tarafından şehirlerde esir edildiğini bilmek durumundayız. 

7. Dillendirmek istemesek de söylemek zorundayız ki Türkiye’yi bir Mısır, bir Suriye veya bir Irak yapmaya arzulu büyük güç odakları mevcuttur. Bu odakların planlarını ve tuzaklarını okuyamayan veya görmezden gelen içerdeki siyasi veya sosyal yapılar bu yangın ortamına ellerindeki benzinle yaklaşmaktadırlar. 11 Eylül 1980’de, günlük 15 kişi sokaklarda öldürülürken, darbeden bir gün sonra yani 13 Eylül 1980 günü tüm silahları susturan irade nasıl hedefine ulaşmışsa bugün de aynı oyun sergilenmektedir.

8. Orta Doğu’nun üç büyük devletinden İran ve Mısır’ı teslim alan batılı hegemonya için son hamle alanı Türkiye kalmıştır. AB ülkelerini kıskandıracak dev yatırımlar, güçlenen ekonomi ve büyüme hızı şimşeklerin üzerimize çekilmesine neden olmuştur. Ülkemizi terör ekonomisine mecbur bırakmak istemektedirler. PKK’nın ilk katliamı olan 1984 Eruh saldırısından bu güne 23.800 terörist etkisiz hale getirilirken 6500 sivil, 5500 asker ve polis şehit olmuş, ayrıca 1500 köy korucusu da hayatını kaybetmiştir. Ekonomik maliyeti ise 500 milyar dolarlarla ifade edilen bilanço bölge üzerinde hesapları olanların iştahını kabartmaktadır. Bugün Dünyanın 17. ekonomisi olan Türkiye bu belayı hiç yaşamamış olsaydı şu anda Dünyanın 10. büyük ekonomisi olacaktı.

9. Tüm bu duygularla, bir daha Dağlıcaların, Iğdırların, Cizrelerin yani ölümlerin yaşanmaması için tüm dostlarımızı ve halkımızı barışın ve kardeşliğin dilini kullanmaya davet ediyoruz. Devletten de doğunun çaresiz halkına şefkatle; terör örgütünün destekçileri ve yandaşlarına da anladıkları dilden muamele etmesini bir zorunluluk olarak görüyor ve devletimizden bekliyoruz.
Burada toplanan Tüm Sivil Toplum örgütleri,vicdanı ve aklı olan tüm halkımız bu  oyunun farkındadır.Bu oyunu yine aziz milletimiz ferasetiyle bozacaktır.Ülkemizi kan gölüne çevirmek isteyenler hayal ettikleri kan gölünün içerisinde boğulacaktır.Buradan terörü,destekçilerini ve yandaşlarını lanetliyor;şehitlerimize Allah'tan rahmet,gazilerimize acil şifalar,şehit yakınlarına ve ülkemize sabrı cemil niyaz ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.” Dedi.

Basın açıklamasının ardın Şeyh İsa Anadolu Lisesinin Din Kültürü Öğretmeni Ramazan Sönmez, şehitlerin ruhu için dua okudu.