Düzenlenen basın açıklamasına Tekgıda-İş Sendikası Genel başkanı Mustafa Türkel, Genel teşkilatlanma Sekreteri İbrahim Ören, Tekgıda-İş Manisa Şube Başkanı Yavuz Uçkuran ve ekibi, Örgütlenme Uzmanları Suat Karlıkaya, Adem Çınkır ve işçiler katıldı.

Basın açıklamasını açılış konuşmasını Tekgıda-İş Genel teşkilatlanma Sekreteri İbrahim Ören yaptı. İbrahim Ören; “Bugün Keskinoğlu ile ilgili bir durum değerlendirmesi yapmak için Genel Başkanımızla birlikte sizlerle beraberiz. 2021 yılı Tekgıda-İş sendikası örgütlenme anlamında önemli bir yıl oldu. Tavuk sektöründe Banvit, Ege Tavukçuluk ve Keskinoğlu ile devam eden 7-8 bin civarı emekçiyi sendikamıza kattık. Banvit ile ilgili şu an herhangi bir sorunumuz yok. İşverenlerin itirazları oldu ama iki tarafta da çok büyük sorunlarımız görünmüyor ama Keskinoğlu ile ilgili maalesef bunları söylemek mümkün değil. 32 arkadaşımızı işten çıkardı Keskinoğlu işvereni. Anayasal haklarını kullanmalarına müsamaha göstermiyor ama şu anda hala baskılar devam ediyor. Keskinoğlu ile ilgili izleyeceğimiz süreç ve bundan sonra yapılacaklarla ilgili genel başkanımız bizleri yalnız bırakmadı. Bundan 15-20 gün önce işten çıkarılan arkadaşlarımızla toplantı yapmıştım” dedi.

Basın açıklaması yapan Tekgıda-İş Sendikası Genel başkanı Mustafa Türkel;” Çalışanlara yasaların vermiş olduğu en temel hak olan örgütlenme hakkı uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmıştır. Pandemi süresince yaşanan sıkıntılar ve ortaya çıkan güvensiz durum, çalışanların işverenlerin iki dudağı arasındaki ücretsiz izine göndermeleri, işten çıkarmaktan daha ağır durumla karşı karşıya kalmaları hepimizi tedirgin etti. İşverenlerin bir kısmı yasa tanımaz davranışlarını ve o çirkin yüzlerini ortaya koymaktan çekinmediler. İnsanlar örgütlendi diye hizmet akdini fesheden, yıllarca emeğini, umudunu sömürdüğü çalışanları sadece yasanın vermiş olduğu hakkı kullandı diye hizmeti feshetme haymazlığı ve utanmazlığı içerisine girmekten de çekinmemişlerdir. Türkiye’de çalışanlarını örgütlendi diye iş akdini feshedenlere biz kaptı kaçtıcı işverenler diyoruz. Sendikalar bu çarpık anlayışa izin vermemek için bütün gücüyle direniyor.

Biz Tekgıda-İş sendikası olarak gıda sektöründe özel sektörde Türkiye’nin örgütlü en büyük sendikasıyız. Hem ulusal hem de ulus ötesi şirketlerin en büyüklerinden örgütlü olan bir sendikayız ve yaklaşık 35 bin üyemiz var. Biz buraya Banvit, Bolez ve Keskinoğlu’nun da dahil edilmesiyle onur duyuyoruz. Keskinoğlu’ndaki kardeşlerim yuvalarına hoş geldiler. Orada bu direnişi ve mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz.

Keskinoğlu’nu yönetenler şunu hiç unutmayacaklar; Keskinoğlu’nda çalışanların ekmeğine kan doğrayarak varlıklarını sürdüreceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Önümüzdeki günlerde gerek Banvit ile gerek Bolez ve gerek Keskinoğlu’nda üretmeme hakkını kullanmaktan çekinmeyeceğiz. Ya masaya gelecekler ya da eylemlilik dönemini devreye alacağımızı paylaşmak istiyorum. Beyaz et sektörü kriz yaşayacaksa önümüzdeki günlerde haftalarda yaşayacaktır. Türkiye bir anda Banvit, Bolez ve Keskinoğlu’nda üretmeme hakkını kullanacak duruma gelecektir.  Banvit, Bolez ve Keskinoğlu işverenleri aklınızı başınıza alın, sahip olduğunuz işletmeler sizin babanızın çiftliği değil. Burası bir hukuk devleti ve biz işçiler olarak üretimden gelen hakkımızı kullandığımızda da sizin o fabrikalarınızın bacası tütmez. İşçiler ve emekçiler üretmezse sizin sermayenizin anlamı yok. Sizin patronluğunuzun anlamı yok. Biz üretim gücünü kullanmazsak sizin yasalarınızın hükmü yok. Herkes aklını başına alacak.

Tekgıda-İş sendikası organları adına söylüyorum Keskinoğlu’nda hizmet akdi feshedilen arkadaşlarımızın maddi ve manevi sonuna kadar yanında olacağız. Önümüzdeki günlerde biz neler yapabileceğimizi tüm Türkiye’ye göstereceğiz.

Bizi kimse yasalarla terbiye etmeye kalkmasın. Yasalar egemenler tarafından yapılır. Eğer yasaların anlamı olsa idi hatta Anayasanın anlamı olsa idi parlamento da Cumhurbaşkanımız da dahil üzerine yemin ettiklerini ertesi gün değiştirmek için çabalamazlardı. Yasalar egemenler tarafından hükmetme hakkını kullanmak için yapılır ve daha güçlüleri güçlü yapmak için yapılır. Bizi ezmek için yapılıyor yasalar artık. Bu ülke anti demokratik uygulamalardan yangın yerine dönmüş durumda. İnsanlar özgürlüklerini kaybediyor. İnsanlar örgütlenme hakkını kullandıklarında iktidarlar tarafından ya da sermaye tarafından ya da egemenler tarafından iş akdi feshedilerek tehdit ediliyor. Bunu sadece özel sektör değil bu ülkeyi yöneten iktidar da bunu yapıyor. Bu ülkede nefes almak zorlaştı artık.

Biz önümüzdeki günlerde oturup bütün tavuk sektörüyle ilgili bir grup çağrısı yapacağız. Tekgıda-İş sendikası olarak örgütlü olduğumuz işyerleri ile ilgili eylem ve mücadele takvimimizi tüm Türkiye ile paylaşacağız. Biz artık parça parça eylem konuşmuyoruz. Yani Keskinoğlu’nda bir şeyler var orada eylem yapalım değil biz artık grup olarak beyaz et sektöründe ne yapacağımızı konuşuyoruz. Türkiye bir anda beyaz et sektöründe kriz ile karşı karşıya kalmak istemiyor ise bu işverenlerimizin acilen çalışanların örgütlenme hakkına saygılı olup Tekgıda-İş sendikası ile görüşmeye başlaması gerekecek. Yoksa önce fazla mesaileri kaldıracağız önümüzdeki günlerde. Sonra işe geç başlama kararlarını sonra iş yerinde yemek boykotlarını sonra yeri geldiğinde üretimi durdurma aşamasına geçeceğiz. Türkiye yeni bir krizin arifesine gelmek üzere bunu ne anlama geldiğini göstereceğiz. Suskunluk devrini kapatıyoruz. Çalışanlarımız bize güvendiği sürece biz her türlü riski almaya genel başkan olarak da söylüyorum mücadelede ölmeyi göze almış insanlarız. Sadece üretmiyoruz dediğimiz anda mesele çözülecek. Keskinoğlu üretmiyorsa sorun çözülür. Sorunu temelinden çözmek istiyorsak işçilerin birliği çok önemlidir. Keskinoğlu çalışanları birlik olun bir günde sorununuzu çözeriz. Keskinoğlu işletmesiyle ilgili karşı karşıya bulunduğu durum kritik bir durum. Orayı yönetenlerin sektörün sorunlarını bilmeyen banka konsorsiyumu aracılığıyla hasbelkader sorumluluk almış insanlara da bir çağrı yapıyorum. Geçmişte benzer örnekleri yaşadık. Bu işletmeler çalışanların alınteriyle bu günlere gelmiştir. Ömrünü oraya vermiş insanlar o işletmenin bacasını tüter hale getirmiş siz kar hırslarınız, paranızı güvenceye almak ve bir an önce sonuca ulaşmak için çalışanların ekmeğine kan doğrarsınız ve o fabrika bundan dolayı sorunlarla karşılaşırsa bunun sorumlusu biz olmayız. Bunun sorumlusu o fabrikayı yönetme erkini yasalara rağmen çalışanların hukukunu elinden almaya çalışan sözde işveren temsilcileri olur. Biz işverenlerin hukukuna saygılı olduk. Elimizden geldiği kadar ürettik. Çocuklarımız hastayken biz gelip iş yerinde üretmeye devam ettik. Uygun olmayan zaman zaman hijyenik olmayan koşullarda bazen hasta olduğumuz zamanlarda izin almayıp hafta sonları dahil üretmeye devam ettik. Şimdi biz örgütlenme hakkını kullanarak yasalar çerçevesinde bir toplu sözleşmeli düzene geçmek ve insanca yaşayabilmenin ilk adımını atmak istediğimizde bizi kapının önüne koymayın. Bu ahlaki değil, bu vicdani değil.

Gelin bu işletmeyi yeniden ayağa kaldıralım. Rekabet edebilir, sürdürülebilir ve çalışanların gelecek güvencesi olan bir işletme haline yeniden getirmek için ortak bir akıl üretelim diyoruz. İşverenlerden tek istediğimiz bu. Her iki halde de elimizi uzatıyoruz. Bir, biz barıştan yanayız sendika olarak. Sendikalı oldu diye kapanmış bir tane işletme gösteremezsiniz. Gıda sektöründe sendikalı oldu diye batan bir tane işletme gösteremezsiniz. Ama sendikalı oldu diye insanları kapının önüne koyarak sendikalaşma direncine tavır koyan birkaç tane örnek işyeri vardır. Yörsan 2007’de sendikalaşmaya başladığında 406 tane insanı kapının önüne koydu. Bu sendika o 407 insana 13 ay işyerinde aldığı ücretinden daha fazla ücret ödedi. Yörsan işvereni bir buçuk yılın sonunda Türkiye’nin en yüksek tazminatını ödeyerek 45 trilyon lirayı 406 tane işçisine cezasıyla birlikte gecikme faiziyle ödemek zorunda kaldı. Sonra iflah olmadı.

Banvit, bir ay gibi kısa bir sürede örgütlendi ve sendikamızın çatısı altında birleşti. Peşinden Bolez ve sizler örgütlendiniz. Yaklaşık 8 bin civarında beyaz et sektöründe çalışan ve Türkiye’nin beyaz et sektörünün üretiminin yüzde 50’sini karşılayan üç işletmedeki çalışanlar bu sendika altında örgütlendi. Biz de bu örgütlenmeyi başımızın üstünde kabul ettik. Çünkü biz işçilerin emrinde olan kuruluşun yöneticileriyiz. Tekgıda-İş Türkiye tarihinin en eski kurumlarından birisidir.” dedi.

HABERİN VİDEOSU