Konuşmasında iklim krizi ve kuraklığın ormanlar üzerindeki etkilerine değinen Bakırlıoğlu, AKP’nin politikalarının ormansızlaştırma üzerine kurulduğunu ifade etti.

Dünyada karbon tüketiminin en fazla yapıldığı en önemli yutak alanlarının ormanlar olduğuna dikkat çeken bakırlıoğlu iklim kriziyle mücadelede en önemli araçlarımızdan birisinin toprağımızı koruyan, suyun ve havanın temizlenmesini sağlayan ormanlarımız olduğunu söyledi.

Ormanlar AKP’nin Baskısı ve Yıkımı Altında

CHP’li Bakırlıoğlu Mecliste yaptığı konuşmada;

değişen iklim koşullarının ve insan faaliyetlerinin baskısı altındadır. Esasında insan faaliyetleri ifadesi gerçeği tam olarak da yansıtmamaktadır. İşin doğrusu, ormanlarımız, bugün kriz hâline gelmiş olan iklim değişikliğinin ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının baskısı ve yıkımı altındadır.

Artan odun üretimi, artan yangınlar ve yangınlarla mücadelede tüm Türkiye'nin şahit olduğu basiretsiz yönetim, madencilik başta olmak üzere enerji ve turizm sektörlerinden sağlanan tahsislerdeki olağanüstü artış yani özetle Adalet ve Kalkınma Partisi politikaları ülkeyi hızla ormansızlaştırmaktadır.

Şimdi iktidar sıralarından bu iddialarımıza yani Türkiye'nin hızla ormansızlaştığı iddiamıza itirazlar gelecektir; hatta, devri iktidarlarında dünyada orman varlığını en fazla artıran ülke konumunda olduklarını da iddia edeceklerdir ancak gerçekler ne yazık ki öyle değil.

Durumu daha iyi anlamak için öncelikle orman tanımımın, uluslararası orman tanımıyla uyumlu hâle getirilmesi gerekmektedir.

Çünkü evvelden "verimsiz orman" olarak adlandırdığımız, 2015 yılından itibaren de "boşluklu kapalı orman" olarak adlandırdığımız alanlar ki orman varlığımızın yüzde 42'sine tekabül etmektedir, uluslararası tanımlamada "orman" olarak değil, "ağaçlık alan" olarak değerlendirilmektedir. İkinci olarak ise orman envanterine ilişkin verileri uluslararası normlara uygun hâle getirmemiz gerekmektedir ki bu husus Komisyon raporunda da yer bulmuştur.

İstanbul Havaalanı Envanterde Hala Orman Görünüyor

Türkiye'de ormanla ilgili veriler yıllık olarak toplanmamaktadır. Yılda ortalama 2 milyon hektar orman alanında çalışma yapılmakta, bu veriler bu şekilde güncellenmektedir. Tüm ülkede envanter ancak on yılda tamamlanabilmektedir.

Buna en iyi örnek İstanbul Havalimanı'dır.

Öyle ki 13 milyon ağaç kesilen, 7 bin hektar orman arazisi üzerine kurulan havalimanı envanterde hâlâ orman olarak görülmektedir.

Yani bugün yapılan orman çalışmaları veyahut da değişiklikler on yıl sonra envanterimize girmektedir. Yani 2000'li yıllarda orman varlığındaki artış, esasında bakılırsa 1990'lı yıllarda yapılan çalışmaların eseridir.

O hâlde uluslararası standartlara uygun ulusal orman envanterinin bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Böyle bir envanterin hazırlanması karbon envanterinin modellenmesinde de faydalı olacaktır.


Yangın Başına Yanan Orman Alanı Her Yıl Büyüyor

Sadece 2020 yılında 20.971 hektar alan yanmış yani yıllık ortalamanın 2 katı kadar. 2014 yılında yangın başına ortalama 1,4 hektar alan yanıyormuş, 2020 yılında bu rakam 6,2 hektara çıkmış. Yani 2021 yılına girdiğimizde orman yangınlarının artacağı, neredeyse bilinen bir gerçeklikti.

Bu durumda ne yapmak gerekir?

Yangında müdahale edecek o uçak sayısını, ekipman sayısını, eleman sayısını artırmak yani hazırlıklı olmak gerekmez mi? 2021 yılı yangın sezonuna girdiğimizde ise Tarım ve Orman Bakanlığının hiçbir hazırlığının olmadığını acı tecrübelerle yaşadık.

2021 yılında 178 bin hektar orman alanı yandı. Son on yılın ortalaması 20 bin hektar
2021 yılı içinde 178 bin hektar ormanımız yandı, son on yılın ortalamasının tam 16 katı kadar ormanımızı kaybettik. Kaybın bu kadar fazla olmasının nedeni, hiç şüphe yok ki basiretsiz yönetim. Bakanlık 2020 yılında Türk Hava Kurumu uçaklarını hangarda çürümeye terk etmişken 4 yangın söndürme uçağı için ihaleye çıkmıştı ancak 2 uçak kiralayabildi. 2021 yılında ise 5 uçak için ihaleye çıkıldı ancak 3 uçak tedarik edildi. Bu uçaklar da yangın sezonunun başlamasından sonra, temmuz ayında hizmete başladı yani iş işten geçtikten sonra.

OGM Yangın Sezonu Başladıktan Sonra İşçi Alımı İçin İlana Çıktı

31 Temmuz 2021 tarihinde Manavgat'taki orman yangınına müdahale eden Bergama Orman İşletme Müdürlüğü çalışanı Erdal Tovka ile Akhisar Orman İşletme Müdürlüğü çalışanı Yaşar Cinbaş'ın ölüm haberi hepimizi sarsmıştı. Farklı işletme müdürlüklerinde çalışan bu 2 geçici işçi evlerinden 650 kilometre uzaklıktaki bir yangına müdahale ederken arazözün içinde yanarak can verdiler.

Oysa, o arazözde en az 6 işçinin olması gerekmekteydi.

Böylesine personel sıkıntısı çeken Orman Genel Müdürlüğünün yangın sezonunun tam ortasında 2.083 geçici işçi alımı için ilana çıkması, bu geçici işçilerin atamasının ormanlar yandıktan sonra gerçekleşmesi yönetimin ne kadar zafiyet içinde olduğunu bizlere göstermektedir.

Ormanları tehdit eden diğer faktör, madencilik başta olmak üzere yapılan tahsisler

Maden Kanunu'nda yapılan değişikliklerle iktidarınız döneminde maden tahsisi katlanarak artmaktadır. Öyle ki 2003-2015 yılları arasındaki on üç yıllık iktidarınız dönemiyle bir önceki on üç yıllık dönemi kıyasladığımız zaman maden tahsis sayısının yüzde 143, tahsis edilen alanın ise yüzde 170 arttığını görmekteyiz. Bu artışlar orman varlığını artık tehdit eder noktaya getirmiştir. Bu noktada Orman Genel Müdürlüğünün Sayıştay raporlarına yansıyan denetim zafiyeti tehlikeyi daha da arttırmaktadır. Denetim raporuna göre, inceleme yapılan 649 maden izin sahasının 152'sinde izinsiz yapılar ve sınır aşımları tespit edilmiştir ve aynı Sayıştay raporlarında tahsis konusunda Orman Genel Müdürlüğünün "kamu yararı" kavramını gözetmeden hemen her projeye olur verdiği belirtilmektedir. Denetimsizlik, rehabilitasyon çalışmalarında da göze çarpmaktadır. Özetle, ormanlarımız birçoğu yabancı maden şirketi tarafından talan edilmekte, tahsis sayısı katlanarak artmaktadır. Ormanları korumaktan sorumlu Orman Genel Müdürlüğü kamu yararı gözetmeden önüne gelen her projeye olur vermekte ve denetim görevini yerine getirmemektedir. Benzer şeyleri turizm, eğitim kurumları ve büyük altyapı projeleri için yapılan tahsislerde de görmekteyiz. Tahsis sayıları ve tahsis edilen alanlar katlanarak artmaktadır.
    Katlanarak artan bir diğer husus ise odun üretimidir. Öyle ki 2017 yılında 18,5 milyon metreküp olan üretim 2020 yılında 28 milyon metreküpe çıkmıştır. Özellikle endüstriyel odun üretiminde olağanüstü bir artış vardır. 2007 yılından günümüze başta MDF, sunta üretiminde kullanılan lif yonga olmak üzere, endüstriyel odun üretiminin 3 kat arttığını görmekteyiz. Benzer artışı yıllık odun üretimi/artım oranında da görmekteyiz. Ormancılığın sürdürülebilir olması için önemli olan bu oran 1999-2019 yılları arasında yüzde 40-yüzde 50 arasında değişmekteyken 2020 yılında yüzde 65'e çıkmış yani üretimde tehdit boyutuna ulaşan bir artışla karşı karşıyayız.
    Maryland Üniversitesi Küresel Orman İzleme Örgütü'nün hazırladığı verilere göre 2001-2018 yılları arasında Türkiye ormanlık alanlarının yüzde 4,1'ini kaybetmiştir. Konuşmamın başında da belirttiğim gibi ciddi bir ormansızlaşma süreciyle karşı karşıyayız ve sorun, iktidarın tercihlerinden ve politikalarından kaynaklanmaktadır.
6831 sayılı Orman Kanunu 2002-2020 döneminde tam 27 defa değiştirildi. Bu sayede ormanlar yapılaşmaya açıldı ve bu, iktidarın bir politikasıydı, bir tercihiydi. Üretim katlanarak ve kontrolsüzce artmaktadır, bu durum da iktidarınızın bir tercihidir. Taşeronlaşma, geçici işçilik, esnek çalışma, güvencesiz çalışma koşulları oluşturmak, liyakati dikkate almamak iktidarınızın bilinen genel bir tercihidir.
    Sonuç itibarıyla, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ormanlarımız için iklim krizinden daha büyük bir tehdit oluşturmaktadır ifadelerine yer verdi