Biz Avrupa Birliğine girmek için hatta girebilmek için bütün kriterlere neredeyse evet derken birlik kendi içinde artçı depremlerle sarsılmaya devam ediyor. Katalonya olma yolunda birbirlerini gözlem altında tutarak birbirlerine karşı ne kadar güvensiz olduklarını da her şekliyle ifade ediyorlar.
Avrupa Birliği, genel sermaye planını elinde tuttuğunu zannederek, dünya ekonomik piyasasına oynayan liderleri Almanya ve onun eteğinden tutan Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika, Danimarka radikalleşmiş suni öfkelerinden hala kurtulamadılar. 

Öyle ki devlet terbiyesi almamış insanların Türkiyeyi AB almamak adına Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden bir nesli yok eden Hitlere benzetme gönderenler kendi mantıklarının ne kadar düz olduğunu her kulvarda açıkça ifade etmektedirler.
Bu arada Avrupa Birliği adının ekonomik ve sosyal çıkarlar ön plana çıktığı anda birden nasılda tarafsız olmayan bir Siyonizm çığırtkanlığına dönüştüğü de ortadadır.

Avrupanın kendi devletleri içindeki geçmişten kalan kolonileşmeleri radikal grupların milliyetçilik ve baskıcı dini grupların, modern görünerek geçmişteki ideallerinden vazgeçmedikleri, dünya basını ve medyasında yer almaktadır. Birçok devlette ölen ve öldürülen Türklerin katillerinin bulunmaması adına her organizasyonun yapıldığı ortadadır. 
Engizisyon mahkemelerini kurmuş bir Avrupanın, geçmiş kanlı ihtilallerine her an şahit olmakla birlikte öldürülenlere de hukuk bazında kulp bulunması anlaşılır gibi değildir.

Yıllarca Türkiyeyi Uluslararası Para Fonuna bağımlı yapanların Türkiyeden aldıkları faiz gelirleriyle devlet gibi görünmeleriyle birlikte Türkiyeyi IMF bağımlı yapanların bugün nasıl iflasın eşiğine geldiğine ve dünya piyasasında dönen aktiflerin çoğunun haraç olduğuna çöken AB ekonomisiyle şahitlik yapmaktayız.

1960 yıllarında Türkleri köle edasıyla dişlerine bakarak kabul eden Almanya bugün sermayesinin büyük bölümünü Türkleri ve diğer az gelişmiş ülke insanlarını 10-12 saat çalıştırarak iş gücünü çalarak belli konuma gelmiştir. O zamanlar Türkleri misafir işçi olarak tanımlayan Almanya, bedensel fonksiyonlarını kaybeden işçilerimizin büyük bölümünü adeta sömürmüştür.

Bugün ise işçilerimizin çocukları torunları Alman para piyasasında söz sahibi olma yolunda ilerlemekte. Bu konuda tek kazancımız bu görünmektedir.

Almanyanın Avrupa Birliği sözcülüğü; Yunanistandaki Merkez Bankası da dahil olmak üzere euronun sıfır kar payına katalizör oldu. 
Kendisini devasa bir güç adıyla tanımlayan AB dünya milletlerine yapmış oldukları toplantılarla beyanat verirken 2011 yılında başlayan Yunanistanın ekonomik çöküşüne ne kadar kifayetsiz kaldığını da ispatlamış oldu. Şuan Yunanistana takılan hayat pili ne kadar dayanır onu bilemiyoruz

Türkiyenin AB Birliğine entegre olamayacağından dert yanan raportörler bu gün hala geçmişten kalan korkuları sebebiyle Türkiyenin Osmanlıya dönüşebileceği düşüncesindedirler.

Bu saatten sonra Türkiye nin AB yolculuğu nasıl sonuçlanır bilinmez. Ya Türkiyeye gel başımıza geç bizi idare et de diyebilirler yada Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bizim sizde aradığımız kriterler artık yok gidin kendinizi kurtaracak başka bir IMF balonu yaratında diyebilir. Master ve Kopenhag Kriterleri emme basma tulumba gibi sürekli Türkiyenin önüne koyulan bir çark olmaktan böylece her an çıkabilir. 

Biz ekonomik politikamızdan taviz vermeden AB özerk para politikalarıyla da ilgilenmeden yolumuza konulan engelleri aşarak dünya lideri olma yolunda TÜRK DEVLETİ varlığını bütün insanlarımızı sararak sarmalayarak hakların eşit dağılımı üzerine çalışmalıyız. DÜNYANIN LİDERİ BİZ OLMALIYIZ.

05.11.2013
SU.