Hiç zeytin topladınız mı?
 
Başka yönden sorayım. Bazen ekmeğimize katık ettiğimiz, zaman zaman da avuçla yediğimiz, fakir-fukaranın “Kara Tavuk” lakaplı gıdasının; siyah zeytinin sofralarımıza nasıl geldiğini, hangi aşamalardan geçtiğini biliyor musunuz?
 
Hiç zeytin tarlası, zeytin ağacı gördünüz mü? Nasıl bir bitkidir? Yüksekliği ne kadardır?
 
Zeytin nasıl dikilir? Bakımı nasıl yapılır? Sulanır mı? Gübre atmak gerekir mi? Budanır mı? Ağacı kaç yıl yaşar? Kaç yılda ürün verir, kaç yıl verir?
Akdeniz diyeti denilen rejimin başköşesinde oturan “zeytinyağı”nın nasıl üretildiğini biliyor musunuz? Eskilerde “Mahzere” denilen yerlere, neden şimdi zeytinyağı fabrikası adını verdik? bu fabrikalar nasıl çalışır?
Zeytinde sofralık, yağlık ayrımı nedir, nasıl yapılır?
 
Zeytin kurmak ne demektir? Siyah ve zeytin nasıl kurulur? Salamura ile Sele zeytininin farkı nedir?
 
Ülkenin zeytin başkentinde oturanlara bunları sormak abesle uğraşmak gibi… Ama yine devam edeyim.
 
Siyah ve yeşil zeytin ağaçları ayrı cins midir? Yoksa aynı ağaçtan hem yeşil  hem siyah zeytin hasat edililebilir mi? Yani yeşil zeytin ham, siyah zeytin olgun zeytin midir?
 
Siyah zeytinin rengi gerçekten “kara” mıdır? Yoksa içine “İs”, “Kurum” ya da “siyahlatıcı” boyar maddeler katılır mı? Bu yasal mıdır?
 
***
 
Sorulardan sıkıldığınızı biliyorum. Ama yine de sormak zorundayım. Madem kendimize “Zeytinci”, kentimize de “Zeytinin Başkenti” diyoruz, bunları bilmemiz, ezberlememiz, “Zeytinciliğe” beynimizin en mutena yerinde bir köşe ayırmamız gerekiyor.
 
***
 
Biraz da işin ekonomik yanına bakalım…
 
Akhisar‘da zeytin hasatı başlayalı epey oldu; bitmek üzere, hatta bitti bile diyebiliriz. Bu yıl 90 bin ton yemeklik 30 bin ton yağlık olmak üzere 120 bin ton zeytin bekleniyor.
 
Fena değil, Türkiye’nin sofralık yeşil zeytin ihtiyacının yüzde 70’ini, sofralık siyah zeytin ihtiyacının yüzde 30’unu karşılayan Akhisar’da, üretici şu an bir kilo zeytini ortalama 1.5-2 liraya mal ediyor. Satışlar da bu maliyetin çok az üstünde. Zeytinyağı fiyatlarının geçen yıla oranla düştüğü de gözleniyor.
Bu fiyatlar üreticiyi tatmin etmiyor ve tedirginlik yaratıyor.
Tüccarlarımız memnun, yüksek rekolte nedeniyle alıcı firmalar daha rahat ihracat bağlantısını kurabiliyor. Üreticinin elindeki zeytini daha rahat alabiliyor.
Bazı olumsuzluklara karşın, Akhisar ekonomik yönden iyi bir yıl geçiriyor denebilir yani.
 
***
Ancak işin başka yönleri de var… Ekonomik olarak büyümek için, sadece üretmek ve satmak yetmiyor… Pazarlama becerisi de bir yere kadar.
Eğer ürünümüzdeki katma değeri arttıramazsak; işin sadece tarım tarafında kalırsak geleceğimizi yaratıp yönlendiremeyiz…
 
Bu yüzden; Akhisar’da “Tarım”la “Gıda bilimi” ve teknolojilerini ön plana çıkarmamız gerekiyor.
 
Bir de marka yaratamazsak boşa kürek çekmiş oluruz… Marka yaratmalıyız. Butik işletmelere yönelmeli, onları çoğaltmalıyız…
Akhisar ve Akhisarlı bunu da yapar… Hem de kendi başına…
 
***
 
Giriş bölümündeki sorular kendimize gelmemiz içindi. Akhisarlıların yanıtların çoğunu okurken verdiklerini tahmin ediyorum…
Kendime gelince, eh! Akhisar’da doğup, kırbağlarda 5 dönümlük bir zeytin tarlasında, 73 ağacın içinde 20 yaşına kadar yaşarsan, çoğunu öğreniyorsun…
 
***
 
Son bir soru: Bir zamanlar bir “Toskana” edebiyatı vardı, N’oldu? Vaz mı geçtik?
 
Bu günlük de bu kadar.
 
Sağlıcakla Kalın, Akhisar’sız Kalmayın!