Dünya tarihinin oluşması; Medeniyetlerin sosyolojik ve kültürel varlığının oluşmasında Türk varlığı en büyük etkendir. Dünya tarihini Türkler yazdı demek hiç de abartılı olmayan bir gerçektir. Dünyadaki yaşamın en önemli rollerinden olan sanatsal ve kültürel öğelere baktığımızda dünyanın medeniyetlere ulaşmasında Türk varlığının olmasıyla hedeflerin netleştiğini görmekteyiz.

Dünyada yaşanan savaşlar neticesi insanoğlu menfaatlerinin pençesine sarılarak kültürel sosyal yaşamlarında da değişiklikler yapmak zorunda kalmışlardır. Dünya merkezli birçok savaşın çıkmasına sebep olan milletler kendi sosyal, kültürel yaşamlarında hep dejenerasyona uğramışlardır.

Türk tarihini yazarken kalıcılığını sağlamak hiç de kolay olmamıştır. Yüzyıllar boyunca çeşitli devletlerin sosyolojik ve psikolojik baskısı altında yaşam mücadelesi verilmiştir. BUMİN Kağandan başlayarak günümüze kadar her türlü komploya Türk Milleti şahitlik yapmıştır. BUMİN Kağanın yüzyıllar öncesinden hatta bazı devletlerin devletçilikle alakaları yokken üstün yaradılış itibarı ile siyasi ahlak hayata geçirilmiştir. Türkler; Türk devletlerini kuran liderler hep ön planda halkların refah seviyelerinin arttırılması için mücadele içinde olmuşlardır. Kan üzerinden devlet kurmamışlardır.

“Türkler tarihleri ile yüzleşsin ermeni soykırımını tanısın, Sevr e geri dönelim” sloganlarını atıp çığırtkanlık yapan İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI, geçmiş tarihlerinde; Balkanlarda; Bosna Hersek de; Doğu Cephesinde; Kafkaslarda; Azerbaycan Hocalıda; Rusya da Kırım Türklerine; çinde Uygur Türklerine; Kıbrıs Türklerine; Çanakkale de birçok devletin işbirliği yaparak Türk varlığını dünya üzerinden silmek, topraklarımızı istila edip 253.000 vatan evladının yok edilmesi bir savaş suçu sayılmadı nedense! Soykırımda sayılmadı! Öldürülende biz olduk, suçluda biz, yerinden, yuvasından, anasından, babasından, çocuğundan mahrum edilip hayatları saniyeler içinde yok edilen olmamıza rağmen.

Dünyada medeniyetin ve uygarlığın sahipleri olduklarını her lafın başında ifade eden batı kendi ENGİZİSYON mahkemelerinde uygulanan işkence tekniklerini kendi halklarına yapmış oldukları bu vahşi uygulamaları gündeme taşımış olsalardı kesinlikle şu an Katolik kiliseleri olsun bunu uygulayan sistem olsun ebediyete kadar müebbet hapisle yargılanırlardı. Fakat gelin görün ki bu tarihleriyle övünen devletleri yargılama yolu bir türlü gündeme taşınamadı.

Türk milleti hep kahramanlığıyla canını hiçe sayarak malını değil vatanını ve toprağını kutsal saymıştır. Birçok devlette kurtuluş günü yapılmazken Türklerin hep kurtuluş günleri olmuştur. Buda işgal altında olan toprakların canla ödenmesi karşılığı ulvi bir ruhtan kaynaklanmaktadır. Canlar bu kutsal vatan için etten duvar edilmiştir. Vatan için can vermek ruhun şahadet mertebesine erişmesi bir onur ve gurur hazzına dönüşmüştür.

Bir çok gelişmiş devlet ve onların her çirkinliği kabullenen güçleri ise Türk halkları üzerinde hep soykırım projelendirmeleri içinde olmuşlardır. Vatan sevgimize kültürümüze örf ve adetlerimize bağlılığımızdan vazgeçmediğimizi gören güçler siyasi stratejilerin kurgulamaları sonucu hep hayal kırıklığına uğramışlardır. Halbuki Türkün canından malından her şeyinden üstün bir meziyeti vardır. Oda toprak ve onur mücadelesinin yaşamının tek parçası olduğudur.

Türk milletinin özel yaradılışındaki maneviyatını gören bazı uluslarda maalesef kendi yaptıkları soykırım projelendirmelerini, yakıştırmanında tellallığını, ırksal ve dinsel olarakda kendileri yaparak bizleri hedef göstermektedirler. Yapılan bu uygulamalar sebebiyle 16 kez birbirinden daha güçlü devlet kurmak hiçbir ırka nasip olmamıştır. Hakimiyeti altında bulunan bütün ırklara eşit hak ve hukuk idari güvenlik sonucu huzur sağlanması amaçlanmıştır. Oysaki yapılan soykırım uygulamalarının bize çok yabancı olduğu tarih önünde yaşanmışlıklarıyla kanıtlanmış durumdadır. 

Dünyadaki geçmiş zamana baktığımızda çinin tarihin ilk yıllarından başlayarak Türklerin adeta soyunu kazımak adına katliam yaptığına şahit oluyoruz. O tarihlerde bile suçsuz yere Kılıçtan geçirilen binlerce Türk yok edilmiştir. Dünyada birçok ülkede ve kıtada Türklere yapılan asimilasyon, yok sayma, işkence, caydırma, planlarına çok örnekleme yapabiliriz. Fakat bu yapılan işkence, tecavüz her çeşit insanı insanlığından utandıran uygulamaları batı bir şekilde başımıza başka başka sorunlar açarak unutturma oyalama tekniği, kurnazlığı içindedir.
Bu komploların yazar ve çizerlerinin aynı sofrada aynı gıdalarla beslenmesinden kaynaklanan bir sebebiyet içinde olmaları nedeniyle sorun analizi devamlılığını sürdürmektedir. 

Batı dogmatizmle avunurken bizler kendimize hep ilimi ve bilimi örnek aldık. Osmanlı tarihi ve onun öncesinden birbirimize olan tutkunluğumuz örf ve adetlerimize olan bağlılığımızı hep İslamiyet ile perçinleştirdik. Batı geçmiş tarihimizin kırıntılarıyla nemalanıp değerlerimizi sahiplenmek isterken bizler vatanımızın ve milletimizin varlığıyla şereflendik.
Tarihin Türklerle başlamasından dolayı sorumluluğumuz vardır. Dünyanın geleceği insanlığın huzur statüsünden ayrılmaması amacıyla bizler sağduyu projelendirmelerin içinde varlığımızı hissettirmeliyiz.

Kardeşlik; Bütün insanların özgürlüğü; Onur ve haklar bakımından eşitliği; Akıl ve vicdana sahip oluşu yaşatarak var olacaktır.

Dünya Milletleri İnsan Haklarını Eşitçe Yaşamalıdır.


13.12.2011
SU.