Takvim yaprakları 28 ağustos’u gösteriyor. Yıl 2017…

Şöyle bakınca hiçbir şey ifade etmiyor. Sıradan bir pazartesi, sıradan bir hafta başı… Olsa olsa “Pazartesi Sendromu” denilen ruh sıkıntısına vesile olur, depresyona sokar insanı…

Ancak başka yönden, tarihi açıdan bakarsak varoluş savaşının tam ortasını, 10 asır geriye gidersek, Anadolu’daki Türk varlığının başlangıcını görürüz…

***

İki gün önce 26 Ağustos’tu… Ülkemizin iki önemli gününü, iki önemli başlangıcını işaret ediyor bu tarih...

İlki 1071 kayıtlı… Tam tamına 946 yıl önce. Türklerin Anadolunun kapısını açtığı güne götürüyor insanı. 26 Ağustos 1071’de Muş’taki Malazgirt ovasında, Selçuklu Sultanı Alparslan ile Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşen ve Anadolu'nun Türk’lere yeni bir yurt olmasını sağlayan Malazgirt Meydan Savaşı’nı gösteriyor.

İkincisi 26 ağustos 1922’yi, yani 1922’de Kocatepe'de başlayan Büyük Taarruz'u işaretliyor…

Geçmişten öğrendiğimize göre Büyük Taarruz, Türk topçusunun yoğun ateşiyle başladı… 30 Ağustos’a kadar İşgalci Yunan ordusuyla kanlı çarpışmalar yapıldı. Düşman komutanlarının tamamı esir alındı. Türk Ordusu 9 Eylül 1922'de İzmir’e girdi ve hükümet konağına Türk Bayrağını çekti. Yüzyıllardır Türk yurdu olan Anadolu düşman işgalinden kurtarıldı… Yedi düvele karşı 1915’den bu yana verilen bağımsızlık savaşı sona erdi. 

Çarşamba günü 30 Ağustos… 26 Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’ta Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 95. yılını idrak edeceğiz...

Kutlu olsun..

***

Son günlerde hangi 26 Ağustos’un daha önemli olduğu yolunda münakaşalar var.

26 Ağustos 1071 mi, 26 Ağustos 1922 mi önemli diye soranlar var? Aslında tartışmaya hiç gerek yok. Çünkü 26 Ağustos, 30 Ağustos Zaferinin başlangıcıdır. Zafer, Batı’nın ülkemiz üzerindeki kötü emellerini ve oynadıkları oyunları boşa çıkarmış, Türkiye Cumhuriyetinin temelini oluşturmuştur. Bu yüzden çok kutsaldır.

26 Ağustos 1071 de önem arzeder. Ancak şöyle bir düşünürsek ya da bakarsak Türk tarihinde Malazgirt gibi bir çok zafer görürüz.

***

Bence takvim yapraklarını incelerken, tarihi olayları değerlendirirken yaşamımızdaki önemini ortaya koymalıyız...

Artık Selçuklu Sultanı Alparslan, Bizans İmparatoru Romen Diyojen yok, Selçuklular ile Doğu Roma imparatorluğu da tarihin tozlu raflarında yerlerini aldılar…

Maalesef, Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları da yaşamıyor…

Ancak kurulan devlet dimdik ayakta… Yıkmak için uğraşanların, yerine yenisini kurmak isteyenlerin başarılı olabileceklerini hiç sanmıyorum…

“Toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti”, sonsuza kadar yaşayacaktır...

Takvim yaprakları başka türlüsüne izin vermiyor zaten…


Sağlıcakla Kalın, Akhisar’sız Kalmayın!