Bir vardı bir yoktu zamanın birinde annelerimiz aman kızım sakın kimseye güvenme; Sana bir şey verirseler sakın yeme içme; Bir yerde kavga münakaşa görürsen sakın karışma; Yerde para görürsen sakın alma derdiler. Şimdide aynısını kız erkek çocuğu ayırmadan çocuklarımıza yakınlarımıza söyler olduk. Kendimizi insanlardan gelecek olan zararlara karşı korumak hayata sağlam adımlarla basmak için annelerimiz bizlere hep öğüt verdi. Annelerimizi bu sözlere iten etmen ve etken insan aldatmacasına uğranılabileceğinin yada uğrayabileceğimizin bir korkusuydu mutlaka.



Eğitim, kültür, sanat alanında çok yol kat etmemize rağmen hala günümüzde de sorunları yaşamaktayız.

Eğitimle insani kavramların bir değişime uğramadığını yaşam sayfalarında hiç de iç açıcı konumda olmadığımızı da gözlemekteyiz.

İnsan beynine hükmedemediği sürece hatalara saplanıp kalmak maalesef insan için kaçınılmaz olduğu gibi; Dönüşümü ve telafisi mümkün olmayan hataların insan beyninin bir depremi olarak ifade edilebileceğini tanımlamaktayız.



Ekonomik ve sosyal yapılar içerisinde gelişmeler olmasına rağmen, gıda ve giyeceğe ihtiyaçların azaldığı dünyamızda bazı çevrelerde her şey mubah olmaya devam etmekte. 40 yıllık dostlukların bir kalemde silindiği, yapılan yardım ve hizmetlerde bile maddi ve manevi çıkarların öne çıktığı gözlenilmektedir. İnsanın insan olarak doğması ama kişisel menfaatlere meyilli olması sebebiyle zaman zekayı alt üst etmektedir.



Günümüz dünyasında insanların, toplumların, ulusların ve devletlerin çıkarlarının menfaate dayalı olması, kapalı kapılar ardında olup olmadık sözlerin ifade edilmesi sonraki zamanda fotoğraflara yansıyanlar, makalelere yazılanlar, çekişmelerin çılgınlığında sofralarda, mekanlarda, makamlarda, devletler arası siyasetin içerisinde de devamlılığını sürdürmekte; Kendi varlığını koruyan değil geleceğin varlığına değer katan olunmadan zaman su gibi akıp gitmekte.



Siyasetin, sosyal çevre kurnazlığıyla gündeme taşındığını zeka kurnazlığı sonucu alt etme egosunu görmekteyiz. Zeka kurnazları kendi mantık ve egolarıyla topluma yön vermeye çalışırken, tilkinin düştüğü kurnazlığın eş değerde tanımlanması, insan fıtratının yaşayabileceği dönence içerisinde her zaman ayyuka çıkmaktadır. Halbuki tilkiye aklı veren ALLAH insana verdiği değerle eş değildir. Birisi insan birisi hayvan diye nitelendirme içine sokulmuşlardır zaten.



Her insanın yaratışı itibarıyla farklılıkları, olaylara bakışı, olayları nitelendirmesi, kah kişiye değer katmakta kah kişiye tamiri mümkün olmayan hasarlar yol açabilmektedir. Toplumsal, evrensel kalitenin yakalanması adına zihinlerimizdeki kaosunun bir tarafa itilmesi dünyanın yaşanabilirliği adına gelecek nesle en asil şekliyle emanet edilmesi gerekliliği oluşmalıdır İnsan haklarının eşit dağılımı, adaletli kazanımların oluşumu; Sağlık, eğitim haklarının eşitliği, toplumsal ve evrensel değerlerin koruma altına alınarak iş işten geçmeden kurnazlıkların tekel noktası olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.



İnsan dilinin altında gizlidir sözünden yola çıkarsak kurnazlık, yapılanmasıyla meyvelerini toplumun ortak kullanımı olan suyla besine çevirenler, bir gün değil her zaman tanınmakta bilinmekte ve gözlenmektedir. 



SU.12.12.2012 

- - - -