Bakırlıoğlu mecliste Yaptığı Konuşmada; Bugün burada Maden Kanunu'nda önemli değişiklikler yapılmak isteniyor. Havza madenciliği hedefinden uzak, bölünmüş küçük ruhsatlar oluşturma ve devletin sorumluluğunu ortadan kaldırma telaşı içindeyiz.

Oysa Cumhurbaşkanı kısa bir süre önce yapmış olduğu açıklamada 301 madenciye mezar olan ocağı işleten ve bugüne kadar sözleşmesi iptal edilmeyen Soma Kömürleri A.Ş'nin Işıklar ocağında çalışan 2.400 işçinin TKİ'ye ait şirkette kadroya alınacağını beyan etti.

Bu durum yarın işe gidebilecek miyim, maaşım bu ay yatacak mı? Bugün sağ salim evime gidebilecek miyim?" endişelerini her gün yaşayan 2.400 işçimiz için sevindiricidir, bir o kadar da gecikmiştir.

Gecikmiştir çünkü yaklaşık beş yıl önce ülkemize acıların en büyüğünü yaşatan faciada kusurları ortada olan, neredeyse kasta varan ihmalleri söz konusu olan Soma Kömür İşletmeleri AŞ'nin bu zamana kadar Işıklar Ocağı'nı işletebilmesini kabul etmemiz, anlamamız mümkün değildir. Neden kazadan hemen sonra sözleşme iptal edilmemiştir?

Neden Bu İşçilerimiz Beş Yıl Önce TKİ Kadrosuna Alınmadı?

Bu kadar işçinin senelerce endişe içinde çalışmak zorunda kalmasına neden göz yumuldu? Bu ocağın bunca sene verimsiz bir şekilde çalışmasına nasıl izin verildi?

Sorularımızı uzatabiliriz.

Mesela "Kazanın olduğu ocakta çalışan, kazadan sonra bir cep telefonu mesajıyla işsiz kaldıklarını öğrenen 2.831 işçinin tazminatları hâlâ neden ödenmiyor?" sorusunu sormak belki de en doğal hakkımızdır.

301 Madenciye Mezar Olan Eynez Ocağından İşten Çıkarılan Madenciler Neden Kadroya Alınmıyor?

Faciadan sonra bir SMS mesajı ile işten çıkartılan 2.831 emekçimiz bugün için tazminatlarının yarısını ancak alabilmiş durumda ve birçoğu hâlâ işsiz ve ekonomik sıkıntı içinde.

Evet, bugün 2.400 madencimiz işlerine devam edebilecekleri için seviniyoruz ancak beş yıl önce işten çıkartılan bu kardeşlerimizin, 2.831 emekçinin TKİ bünyesinde işe alınması, Sayın Özgür Özel önerdiği zaman neden dikkate alınmadı?

Ruhsat sahibi olan yani gerçek sorumlu olan devlet neden bu işçilerimizin tazminatlarını ödemez? Üstelik kelli felli, devletin koskoca bakanı "İşçilerin hakları ödenecek." diye söz vermesine rağmen neden bunca süre bunca insan mağdur edildi?

Mağduriyetler bununla sınırlı değil ne yazık ki.

Benzer durum, Uyar Madencilikte çalışan ve işten çıkartılan 748 işçinin de başına geldi. Onlar da yıllarca en ağır şartlarda çalıştılar, birçok mesai arkadaşlarının ölümüne şahit oldular, sonra kapının önünde kendilerini buldular, alacaklarının ve tazminatlarının büyük bir kısmını hâlâ alamadılar. Uyar Madencilik ismi bizlere yabancı gelmemeli. Ekim 2014'te 18 işçimizin hayatını kaybettiği Ermenek'te de karşımıza Uyar ailesi çıkmıştı.

Şimdi sizlere tuhaf bir olaylar zincirinden bahsetmek istiyorum. 2013 yılında Soma'da ocağı kapatılıp 748 emekçiyi işten çıkartan bir şirket düşünün. Aynı aileye ait bir başka şirketin Ermenek'te maden işletmeye devam etmesi, daha doğrusu devam edebilmesi tuhaf değil mi?

Kötü olan ise, zaten sabıkalı olan bu şirketin Ermenek'teki ocağında bir yıl sonra yaşanan kazada 18 kişinin hayatını kaybetmesi. Trajikomik olan ise, yüzlerce insanı mağdur etmiş olan bu şirketin Konya'da şu an bile madencilik faaliyetlerinde bulunabiliyor olması.

Tüm bu anlattığım olumsuzlukların, saçmalıkların nedeni redevans sisteminde ısrar etmemizdir.

Bugün Maden Kanunu'nda birçok değişiklik yapılmak isteniyor, geçmişte de onlarca değişiklik yapıldı; yaptığımız değişiklikler bu sıkıntıları ortadan kaldıracak mı?

Bu sistem ortada durduğu müddetçe bu ve buna benzer olaylarla karşılaşmaya ne yazık ki devam edeceğiz, birçok mağduriyet yaratmaya devam edeceğiz.

Çağın gerçekleriyle örtüşen millî ve yeni bir maden kanununa ihtiyaç olduğunu belirten Ahmet Vehbi BAKIRLIOĞLU Bugün Maden Kanuna "millî menfaatlere uygun" ibaresini koymakla kanun millî olmuyor dedi.