Manisa’nın Soma ilçesindeki faciada şehit olan maden işçilerinin ailelerinin avukatlığını yapan Denizer Şanlı, ceza davasında mağdur aileler ve avukatların duruşma salonu içerisinde yoğun tehdit, hakaret ve baskıya maruz kaldığını söyledi. Şanlı, 301 kişiyi öldürmekten yargılanan güç sahibi kişilerin, bu güçlerini mahkemede de kullanmak istediklerini kaydetti.

Av. Şanlı, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Soma davasının beşinci duruşmasının dördüncü celsesinin öğle arasında, şehit madenci yakınlarıyla birlikte basın açıklaması yaptı. Facia yaşanan madene komşu İmbat maden ocaklarında çalışan işçilerden yaklaşık 50 kadarının iş akdinin, dün ve bugün feshedildiğini belirterek, “Ellerinde bin 500 kişilik, yeni aday işten atılma listesinin olduğu söyleniyor. Çeşitli gerekçelerle binlerce işçinin İmbat Madencilik'ten atılacağı söyleniyor. 50 civarında atılan işçi arkadaşımız, bu işten atılmalara karşı haklarını savunmak için ayaktalar, bugün İmbat Madencilik'te haklarını arıyorlar. Biz şunu söylemek istiyoruz, bugün davasını güttüğümüz 301 işçinin katledilmesiyle ilgili davanın konusuyla İmbat Madencilik'in açgözlü, pervasız, sınırsız bir biçimde, ucuz işgücünün yoğun bir biçimde sömürülmesine dayalı politikaları, işgücü güvencesi olmaksızın çalıştırılması nedeniyle işçilerin atılması yine aynı politikanın ürünüdür. Bu nedenle Soma ailelerinin avukatları ve Soma aileleri olarak bu sınırtanımaz, her yeri etkileyen, iktidarını her yere yaygınlaştıran şirketi, bunun destekçisi devletin politikalarını şiddetle protesto ediyoruz.” dedi.

Av. Denizer Şanlı, açıklamasına şöyle devam etti: “Yine aynı durumda olmak üzere çıkışta şunu gördük ki bu şirketin yönetim kurulu başkanı, içeride de olsa üst düzey yöneticileri, tutuklu da olsa onlar ve onları savunan avukatlar, arkadaşlarımız, meslektaşlarımızdır ama onların da bu şirketlerin kurdukları yoğun, sınırsız, kötücü düzenin sonuçlarından faydalanmaya çalıştıklarını görüyoruz. Duruşmanın tam çıkışında öğle arası verilmeden önce, tanık dinlendikten sonra mağdur ailelerin avukatları, sanıklar tarafından hakaretlere, tehditlere maruz kaldılar. Sanıkların bu derece yoğun bir biçimde hukukçuları tehdit edebilmeleri, bu haddi kendinde bulabilmeleri göstermektedir ki Soma'da kurulan insanlıkdışı düzen madenlerle sınırlı değildir, ilçeyle sınırlı değildir, toplumla sınırlı değildir, topluma yapılan baskıyla sınırlı değildir. Adalette de vardır bu baskı, adalete kadar sirayet etmiştir. 301 işçinin katillerinin yargılandığı davaya kadar sirayet etmiştir. Güç sahipleri, 301 kişiyi öldürmekten yargılanan kişiler, bu güçlerini mahkemede de kullanmak istemektedirler. Bugün mağdur ailelerin ve avukatların duruşma salonu içerisinde yoğun tehdit, hakaret ve baskıya maruz kalmalarının tek açıklaması budur. Davaya katılan Somalı aileler, onları savunan avukatlar, bugün işten atılan İmbat Madencilik'in işçileri, Soma maden havzasında çalışan, yoğun emek sömürüsüyle çalışan tüm işçiler, hepimiz madene, işverene, devlete, işbirlikçi sendikaya, bize şu salonda mahkum, sanık gibi muamele gösteren güç sahiplerine karşı elimizden gelen bütün gücümüzle savaşacağız.”
Basın açıklamasına katılan şehit madenci aile ve yakınları da attıkları sloganlarla madencilerin işten çıkarılmasına ve duruşma salonunda baskıya maruz kalmalarına tepki gösterdi.

Soma’daki faciada 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili davanın beşinci duruşma dördüncü celsesine Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. 301 madencinin hayatını kaybettiği feci faciada 30 yaşındaki oğlu Hüseyin Kılıç, 37 yaşındaki damadı Bilal Ay ve 39 yaşındaki damadı Hüseyin Kılıç'ı şehit veren gözü yaşlı anne Saniye Kılıç, beşinci duruşmanın dördüncü celsesinde verilen arada gazetecilere açıklamalarda bulundu. Faciada bir oğlu ve iki damadını şehit verdiğini dile getiren Saniye Kılıç, "Bende 7 tane çocuğu nasıl büyüteceğim diye onun kaygısı içerisindeyim. Bir oğlumu, iki damadımı kaybettim. Yedi tane yetim çocuğu nasıl büyüteceğim onun kaygısındayım. Oğlumun mezarına gittiğim zaman feryat ediyorum 'oğlum bana sesini duyur' diye. Benim torunum akşam olunca yıldızlara yalvarıyor babamı gönder bana diye." şeklinde konuştu.
 
"BENİM CANIM GİTTİ"


Faciada oğlu İbrahim Duman’ı şehit veren Seher Duman da tutuklu tanıklara tepki gösterdi. Seher Duman şunları söyledi: "Yeter artık, sussunlar. '301 kişinin katiliyiz demiyorlar da' mahkeme salonunda kendilerini savunuyorlar bir şey yapmamış gibi. Ne bunların azgınlığı, ne bunların şımarıklığı, yeter artık ya. Benim evladımı aldılar, benim canımı aldılar. Benim canım gitti."
 
"TORUNUMUN BABASIZLIKTAN PSİKOLOJİSİ BOZULDU"


Faciada 27 yaşındaki oğlu Sezai Kılıç’ı şehit veren anne Arzu Kılıç da 10 yaşındaki torunun babasızlıktan psikolojisinin bozulduğunu söyledi. Şehit oğlunun iki tane geride yetim bıraktığını dile getiren anne Arzu Kılıç, "Erkek torunum 10 yaşında. 10 yaşındaki benim çocuğum buraya geldiği zaman ‘Babamın katillerini gördüğüm zaman yerlere, göğe sığamıyorum babaanne’ diyerek duruşma salonuna dahi geremiyor. Evlerde duramıyor. Okuluna gitmiyor. Bunlar yetmiyormuş gibi şimdi davada işçiler suçlu duruma, katillerde haklı duruma düştü. Bizim çocuklarımız madende çalıştığı için suçlu mu? Çocuklarımız faciada yandığı için suçlumu? Ölenlerin hepsi suçlu mu? Şimdi bizimkiler suçlu oldu, onlar suçsuz oldu. Bizimkilerin yer altında ciğeri söküldü, onların kafası, başı dik geziyor. Kucaklarında okula geliyormuş gibi dosya ile geliyorlar. Hani bizim yavrularımız, bizim yavrularımız nereye gitti. Benim yavrum 25 yaşında kara toprağa düştü." diye konuştu.