Kadın olmak, kadınsı yaşam ve kadınla yaşamak değişim gösteren ve modernleşen dünyamızda yeniden tanımlanması, soru ve sorunlarıyla psiko-sosyal tahlillerle üzerinde çokça konuşulması gereken konudur.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü ortaya çıkardığı sosyolojik bilinçle de kadınsallığı bir nebze tanımlama, toplumumuzda olması gereken pozitif bilinci ziyadeleştirme şansını bize vermiştir.

Varoluşsal bir tanımlama ile kadın:

Toplumun temel yapı taşı olan aile oluşumunun olmazsa olmazıdır. Aile kavramını oluşturan en önemli bileşkendir. Sağlıklı bireylerin yetişmesinde, yaşamın getirdiği rizikoların bertaraf edilmesinde, süreğen yaşamın sonlanmasına varıncaya kadarki süreçte karşılaşılacak her türlü iyi-kötü diye addeceğimiz yaşamın tek paydaşıdır kadın.

Kadın iş hayatında da var olduğunu göstermekte, kişisel tercihler ve/veya toplum psikolojisinin sonucu olarak ta iş hayatında kadın; aile bütçesine katkı sağlamakta bazen ailenin tek geçimi olmakta, ayrıca iş hayatına da varlığı ile estetik katmakta ve insan dediğimiz bütünlüğün(kadın-erkek ayırımında )toplumdaki fotoğrafını tamamlamaktadır.
Teolojik anlamda kadını tarif ve tasnif edecek olursak; Hz. Adem’le başlayan insanlığın devamlılığının adıdır kadın, cennete giden yolda imandan sonra önemsenmesi gereken duraktır kadın, imanın tamamlayıcısı, edebin, hayanın, zarafetin ve mahremiyetin timsalidir kadın.

Bu kadar öneme haiz kadın günümüz çağında birçok sorunlarla karşı karşıya kalmış; şiddet görme, ikinci sınıf statü vermeye çalışma, doğurganlığıyla sadece anılma ve geri kalmış toplumlarda geri plana atılma, doğru anlaşılamayan dinsel öğretilerle erkekten sonra gelmesi gereken varlık olarak maalesef görülmeye başlanmıştır. Bu sorunların varlığında kabul edilen toplumlar hiçbir zaman sağlıklı bir toplum olmayı başaramamış fert ve toplum yapısında çözülmeler yaşanmış ve birçok sosyal vakaların sebebi haline gelmişlerdir.

Bütün bu sorunların temelinde bilgisizlik, kültürel mirasın eksikliği ve dinsel öğretilerin doğru anlaşılamadığının olduğu görülmektedir. Bugün hala kadın haklarından bahsediyorsak, hala şiddet gören vakalarla karşı karşıya geliyorsak ve hala kadının yeri sadece evidir gibi bir algıyla hareket ediyorsak bunun temelinde bizim toplum olarak açmazlarımızın ve ciddi bilgi eksikliğimizin var olduğunu görüyoruz demektir. Ayrıca kadın ve erkeğin teolojik bağlamda eşit olduğu da bilinmesi gereken bir konudur. Hiçbir erkek biyolojik anlamda diğerinden üstün değildir, bu algıda hareken eden, erkek inanç felsefesi de dini tam olarak anlayamamış veya öyle anlamak istemiştir. Bu anlayışla hareket eden birey dinsel otoriteye karşı da zafiyet gösteriyor demektir.

Bu nokta da 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereğince kadın hakları koruma altına alınmış ve kadına her türlü şiddet vb. uygulamalara maruz kaldığında yasal otorite ile güvence temini sağlanmıştır. İlçemizde aile içi şiddetin önlenmesine yönelik olarak Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğümüz, Emniyet Müdürlüğü ve Adliye Birimlerince koordineli bir şekilde çalışmalar yapılmaktadır. Ayrıca Kanuna ilişkin yönetmelik ve mevzuat detay kazandıkça bu hizmetler de artarak ve çeşitlenerek devam edecektir. Önümüzdeki süreçte Ülkede yaygınlaşacak politikalara bağlı kalınarak, kadının istihdamı, aile eğitimleri, kadının güçlendirilmesi gibi konularda projelere ağırlık verilecek, koruyucu önleyici faaliyetlere ait çalışmalar artarak devam edecektir.
8 Mart dünya kadınlar günü vesilesiyle değişen ve gelişen yaşam standartlarımızda tüm kadınlarımızın asla ikinci planda kalmamasını, karşılaşabilecekleri her türlü şiddet vb uygulamalarda yalnız olmadıklarını, hiç kimsenin bir diğeri tarafından sınıfsal ötekileştirmeye maruz bırakılamayacaklarını ve bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İlçe Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğümüzün her türlü rehberlik, psiko-sosyal ve sosyo-ekonomik açıdan yanınızda olduğunu belirtir ve gününüzü tebrik ederim.