Kim ne derse desin, 2017 yılı geçti, ancak deldi de geçti.

Hiçbirimiz geçen yılın hayırlı ve uğurlu olduğunu söyleyemez… İşimize yaradığını, konumuza komşumuza iyi geldiğini, aşımızın işimizin olduğunu, yaşamımızın kazasız belasız; huzurumuzun, esenliğimizin yerinde olduğunu iddia edemez…

Geleceğe hep umutla baktık. Kan içtik kızılcık şerbeti içtiğimizi söyledik. Komşumuzun başına geldi, başımızı önümüze eğdik, görmemezlikten geldik. Kötü haberleri okuduk, yanımıza uğramaz, başımıza gelmez dedik.

Tuzumuzun kuru olduğunu söyledik. Aldırmadık…

Ama içimizden geçenlerin hiç birini açığa vurmadık, vuramadık.

Dirliğimizin, birliğimizin bozulmaması, rahatımızın kaçmaması için sesimizi çıkartmadık.

***

Bu öyle bir söylem ki, Tunus’tan zeytinyağı ithalatına bile ses çıkartmadık.

Bazılarımız, ithalatın yerli üreticiyi rahatlatacağını, hatta fırsat olacağını söyledi.

Ticaretten anlamam, ama ters geldi.

Bence kendini her yerde korumalısın, öne çıkartmalısın…

Neyse sözü uzatırsam, yazı da uzayacak…

Yazacaklarımı öteliyor, internette dolaşırken, oltama taktılan duayen gazetecilerden Can Pulak’ın bir yazısını sayfama alıyorum.

Okuyalım bakalım. Belki ufkumuz biraz değişir…

***

 

“Kötülükleri geride bırakmayı, ileriye umutla bakmayı öğrenmeliyiz. Şartlar çok kötü olabilir, karanlıktan burnumuzun ucunu bile göremiyebiliriz. Ama unutmayalım ki, her karanlığın ötesinde aydınlık vardır. Ömürler devamlı karanlıkta geçmiyor. Her gecenin bir de sabahı olduğunu unutmayalım.

Çok kötü bir yılı geride bırakıp, yeni bir yıla giriyoruz. Yeni yıllara korkuyla, kuşkuyla, endişeyle, panikle, üzüntüyle girmemeliyiz. Evet büyük acılar tattık, hergün inanılmaz olaylarla milletçe sarsıldık, düşmanla ve terörle savaştık, darbelerden kurtulduk. Bir ülkenin başına gelebilecek tüm kötülükleri ve belaları yaşadık. Ama yine ayaktayız ve hiç şüpheniz olmasın yine ayakta kalacağız.

Çok yanlışlar yaptık, çok yanlış kararlar aldık ve bu yanlışlar zincirinin çok zararını gördük. Doğru ama, bu yanlışlardan bizi kim kurtaracak? Başka bir ülkeden yardım bekleyecek değiliz. Yine biz düzelteceğiz ülkemizi, yine biz güçlendireceğiz, elele verip yanlışlardan birlikte döneceğiz.

Bizi bölmek, parçalamak, milleti birbirine kırdırmak istiyorlar. Yeni değil bu oyun, öteden beri oynanıyor ülkemizde. Yazarı yabancı, rejisörü yabancı, oynayanlar yabancı…. Sadece satılmış figüranlar yerli. Bu dışarıdan yönetilen oyunun hedefine gitmesi imkansız. Bizi üzecek, öfkelendirecek, kızdıracak ama, başarı şansı hiç yok. Yeter ki, elele ve omuzomuza verelim ve bu oyunu bozalım.  

Gencecik evlatlarımızı kaybediyoruz, nice fidanlarımızı yitiriyoruz. Ocaklara ateş düşüyor, ailelerin bağrı yanıyor. Şehitlerimize ağlıyoruz milletçe. Bu savaşlardan, bu mücadelelerden sonunda galip çıkacağız. Evet ekonomik açıdan belki zayıflayacağız, gücümüzden önemli kayıplar vereceğiz, devletimizi zorluğa iteceğiz ama, göreceksiniz Türkiye’yi birlikte aydınlığa kavuşturacağız.

Tarihi inceleyin, bu topraklar ne mücadeleler gördü. Osmanlı’nın tarihi yanlışlarını bir avuç kahraman Türk düzeltmedi mi? Atatürk ve silah arkadaşları, Cumhuriyeti binbir yokluk ve imkansızlıklar içinde kurmadı mı? Üstte yok, başta yoktu o dönemde. Silah yok, cephane yoktu. Yedi düvelle savaştık, dünyanın güçlü ordu ve donanmalarını denize döktük. Canımızı dişimize taktık ve o yokluk içindeki milletle, Atatürk’ümüzün yönetiminde destanlar yazdık. Yeni bir devlet kurduk, kurduğumuz o genç Türkiye kısa zamanda dünyanın saygınlığını kazandı. Bunları hatırlayalım lütfen..

Moralinizi bozmayın, yeni yıla umutsuz girmeyin. Bozulan sistemimizi, devletimizi yine güçlü hale getiririz. Doğrular yanlış yapa yapa bulunur. Biz son yıllarda öyle yanlışlar yaptık ki, artık geride yapacak başka yanlış bırakmadık gibi… O halde artık doğrulara yürüyebilir, aydınlığa koşabiliriz. Nasıl olsa yanlışları eninde sonunda, milletin bir kısmı değil tamamı görüp kabullenecek. İşte o zaman özlediğimiz Türkiye şaha kalkacak ve uygar dünyaya doğru, çağdaşlığa doğru dörtnala koşacağız.

Burada bir noktaya dikkat etmek gerekiyor. Milleti birbirine düşürecek hareketlerden, gayretlerden kaçınmalıyız.

Provokatörler, Türk’le Kürd’ü kapıştırmak istiyorlar. Dindar kitle ile laikleri çatışmaya zorluyorlar. Bu oyunlara ve bu tuzaklara düşmeyeceğiz işte. İçimizde iyiler de var, kötüler de… Biz iyilerle birlik olacağız ve etle kemik gibi yapışacağız birbirimize. İnanıyorum ki, küçük bir azınlık hariç Kürtler devletimizin yanındadır. Yine inanıyorum ki gerçek dindarlarla laikler asla birbirlerine düşman olamazlar. Kim ne yaparsa yapsın, ne kadar tahrik etmeye çalışırsa çalışsın, milletimizi bölmeye muvaffak olamayacaklardır.

Olanlara bakıp korkmayın, çekinmeyin, ümitsizliğe kapılmayın. Umutsuz yaşanmaz… Kötülüğü ve karanlığı yenerek, Türkiye’yi düze çıkartacağımıza ilişkin umudunuzu yaşatın ve besleyin yüreklerinizde. Göreceksiniz huzur ve güven ile güçlü bir devlete dönüş trafiği uzağımızda değildir.  Hatta süratle yaklaşıyor bizlere…

Hepinizi bu duygular içinde selamlar, yeni yılın devletimize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim.”

***

Uzadı diyenleri duyar gibiyim. Ancak hoşuma gitti metindekiler…

Akhisar’ın işine yarar dedim. Çünkü başka Akhisar yok.

Sağlıcakla kalın, Akhisar’sız kalmayın!