Hep beraber ABD’ye gidip Texas ile Utah eyaletlerini birbirine düşürelim, aralarına fitne sokalım. Sokaklara dökülüp birbirleri hakkında sloganlar atsınlar, bizler sosyal medya üzerinden nefretlerini körükleyip gerekirse birbirlerini öldürmelerini sağlayalım. Başkan Obama çıkıp desin ki; “Bunlar hep dış güçlerin işi, biz bu topraklarda yüzlerce yıldır birlikte yaşıyoruz, kardeşliğimizi kimse bozamaz.” Mümkün mü böyle bir şey? Hadi birbirlerini öldürdüler, bu işin sebebi biz mi oluruz?
Mısır’ın darbeci lideri Sisi Cuma günü Sina Yarımadasında meydana gelen patlama sonrasında bilin bakalım kimi suçlamış? Tabiki dış güçler. Otuz bir askerin öldüğü patlamadan sonra üç ay boyunca olağanüstü hal ilan etmiş Sisi. Esed dört yıldır bir yandan ülkesini kırp geçiriyor bir yandan malum dış güçleri suçluyor. İran yıllardır dış güçleri suçlar durur. Dünyadaki hangi ülkeye bakarsanız bakın hep bir dış mihraktan bahsedilir durur. Bu konuda istisna olan tek durum güçlü ülkelerin dış güç yerine, terörizme destek sağlayan ülkeler sınıflaması vardır.
Bizdeki durum da çok farklı değil, cumhuriyet kurulurken M.Kemal hep dış güçlere karşı kurtuluş savaşı vermiştir. İngiliz taraftarları, Alman taraftarları ve halife zaten ülkeyi dış güçlere satmış. Bir tek M.Kemal ve arkadaşları var ülkeyi kurtarmaya çalışan. Asılan başbakanımız Menderes ülkeyi tam dış güçlere satmak üzereyken ihtilal yapıldı. Menderesçilere göre ihtilal yapanlar dış güçler idi. 70’lerde solcular Sovyetçi, sağcılar Amerikancı olarak sınıflandırılır, dış güçler tanımından gayri tanım yine yapamadık. 12 Eylül zaten Amerika tarafından yaptırıldı (!) tersten bakınca dış güçler tarafından desteklenen siyasi guruplar cezalandırıldı. 90’ların başında İrancılar her tarafı işgal etmiş istedikleri gibi at oynatıyorlardı ülkemin dört bir köşesinde. Bazıları ise her şeyin Yahudi oyunu olduğunu söyleyerek dış güçlerin önemine atıf yaptı. Ak Parti ilk iktidara geldiği yıl ABD’den icazet aldığı söylenerek dış güçlerin önemine dair vurgu unutulmadı. Son olarak da Gezi olayları, 17-25 Aralık operasyonları ve Kobani ayaklanması ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan dış güçlerin işin arkasında olduğunu söyleyerek bizi şaşırtmadı.  
7/24 çalışan dış güçler bir ülkenin veya bir insanın üzerinde bu kadar etkili olabilirler mi? Bu bir savunma mekanizmasına dönmüş durumda, sıyrılamadığımız işlerden en kolay bu şekilde kurtuluyoruz galiba. Örneğin bu dış güçler ülkemin dört bir yanına yapılan otobanlara neden engel ol(a)madı, çünkü güzel oldu. Güzel yaptığımız işlerde “ben yaptım” yapamadığımız işlerde “dış güçler engel oldu”.  Bir aralar her kötülüğün arkasında mason locaları aranırdı güzel ülkemde, şimdi dış güç arar olduk her taşın altında. 
Dış güçler söylemine göre bu olagelen olumsuz siyasi işlerde hiç suçumuz yok, bütün suç malum dış güçlerin işi. Acaba yöneticilerimize kimse sormuyor mu ki ‘yapmadığımız işler ne olacak’. Öyle ya yapılan işler hayatımızı ne kadar etkiliyorsa yapılması gerekip de yapılmayanlar da bir o kadar etkiliyor. Adaletin tesis edilmediği bir ülkede ne kadar olumlu sonuç bekleyebiliriz ki, çözüm süreci olumlu bir adım olarak görülse dahi yol kesen PKK’lıların cezalandırmaya teşebbüs dahi edilmemesi bu olaylarda kimsenin üstlenmek istemediği olaylar olarak tarihe geçti. PKK ve KCK yapılanması o bölgede devlet gibi hareket ederken sesini çıkarmayan hükümet cumartesi günü Yüksekova’da şehit edilen üç asker için devlet gibi açıklama yaptı, geç kalmış açıklamalar iyi niyetli olduklarından dolayı olabilir. Ama unutmamalıyız, yapılanlar kadar yapılmayanlar da önemli. Elbette birileri zayıf olmamızı isteyecek, birileri kendilerine muhtaç olmamızı isteyecek, birileri iyiliğimizi isterken birileri de kötülüğümüzü isteyecek. Bundan daha doğal ne olabilir ki, biz adam gibi güçlü olduktan sonra, dik durmasını bildikten sonra kim ne yapabilir bize.
“Başınıza gelen her musibet, ellerinizle yaptıklarınız sebebiyledir” (Şura-30)