Uzun zamandır sallanıp duruyoruz. Kimisini hissediyoruz, kimisine tınmıyoruz. Kimisinin merkezi tam altımızda, kimisinin ki yanıbaşımızda. Denizde olanı da duyuyoruz, komşuda olanı da… Beşik gibi sallanıyoruz diyeceğiz; beşiğe döndü Ege Bölgesi, diyerek geçip oturuyoruz yerimize…

İlim adamlarımız Akhisar kırığının etkin olduğunu söyleyip, depremle yaşamamız gerçeğini tekrarlıyorlar. Bodrum’daki depremlerde can kaybı olmamasını, az katlı yapılaşmaya bağlıyorlar. Bölgede sağlam bina yapmanın ölümleri azaltacağını, bunun mümkün olduğunu vurguluyorlar…

Bodrum açıklarında, komşu ülkenin adası Kos’daki sallantıda ölen iki kişiden biri Türk… Yıkılan yer bir caminin minaresi; şadırvanı parçalamış. Rıhtımdaki bir iki taş yerinden oynamış. Ada boşaldı, sadece turizm geliriyle yaşama tutunan komşularımız zor durumda kaldılar.

Sarsıntıların böyle uzaması yüzünden açıklamalar artıp çeşitleniyor… Ege Denizindeki depremler; bilim adamlarına göre, Afrika plakasının Ege mikro plakasının altına doğru kaymasından kaynaklanıyormuş. Afrika plakası her yıl 4 santimetre kadar küçük Ege plakasının altına doğru kayıyor ve bu büyük sismik kuvvet de zaman zaman, volkanların harekete geçmesine, depremlere ve her ikisinin sonucu olarak da tsunamilere neden oluyormuş. Günümüzdeki ve hatta tarihteki Ege depremler ve felaketler de bu yüzdenmiş. Bir de Arap yarım adası plakası var ki, onun itmesiyle Anadolu plakası da boğazlar hizasından Avrupa plakasının altına batıyormuş. Tüm bu plaka hareketleri yüzünden ülkemiz aktif fay hatları ve fay kırıklarıyla doluymuş…

***

Tabii bunları izah etmek için meseleyi daha iyi bilmek ve bilimsel olarak anlatmak gerekiyor. Bizimki öyle değil, yazdıklarımız özetin özeti ve sadece kendi anlayabildiğimiz kadarı. Bilirsiniz, ne anlatılırsa anlatılsın, ne söylenirse söylensin; anlayabildiğiniz kadar, idrak edebildiğiniz kadar anlar, öğrenir ve öğretebiliriz.

***

Malumunuz, günümüz sosyal medya dönemi… Zaman zaman internette gördüğümüz bir olayı, aldığımız bir bilgiyi akşamına Televizyonlarda haber olarak dinliyor, ertesi gün de yazılı basından okuyabiliyoruz. Ege bölgesindeki deprem bilgileri de aynen bu yolu izliyor. Muhakkak sizin bilgisayarlarınıza, hatta cep telefonlarınıza bu konuda bilgiler, haberler geliyordur.

Benim bilgisayarıma iki gün önce aşağıdaki ileti düştü:

“Bu depremler fay kırılması değil. 13/14 yıldan beri Ege denizinde bir seri deprem olmakta. Yapılan araştırmalarda bunun Santhorini ve Nsyros volkanlarının altındaki magma tabakasının hareketlerinden kaynaklandığı daha önce açıklandı. Açık denizde dip derinliklerde 5 Fahrenheitlık bir ısınma da tespit edildi... Bu fay kırılması değil, alt tabakadaki magma hareketidir. Bu yüzden sürekli magma hareketinden dolayı sallantılar oluyor ve olmaya devam edecek... Dünya üzerindeki birçok bilim adamı bunu biliyor fakat turizmden dolayı açıklama yapılmıyor... Bu konuyla ilgili daha önce de Bodrum ve civarında araştırma yapmak için National Geographic araştırma gemisi de geldi... … önemli olan ısınmanın 5 dereceden yukarı çıkmaması cünkü ısınmanin artması magmanın büyüdüğünü ve yüzeye yaklaştığının göstergesi. Kısacası Ege denizinde bu sarsıntılar devam edecek, buna karşı yapılacak hiçbir şey yok... Herkese çok geçmiş olsun umarım ısınma artmaz ve magma sakin kalır.”
Aynı iletide aşağıdaki satırlar da var:

“Ege kıyılarını etkileyebilecek bir felaketten önceden haberdar olabilmek için Alman ve Yunan bilim adamları, “POSEİDON” araştırma gemisi ve bu gemideki “ABYSS” isimli sualtı aracı ile Santorini ve Nisiros volkanik bölgelerinin deniz tabanını inceliyorlar. Son 160 bin yılda Ege’de meydana gelen faciaların izlerine ulaşıyorlar ve bir yandan da son dönemde artan hareketlilikleri yakın incelemeye alarak, olası bir faciayı önceden haber vermeyi amaçlıyorlar. Bu araştırmayı da Alman Devleti’nin “GEOMAR Helmholtz Okyanus Araştırmaları Merkezi” ile “Atina Devlet Üniversitesi” birlikte yapıyor. Yani Alman Devleti ve Yunan Devleti bu işi finanse ediyor.”

***

Hadi bakalım çık işin içinden. Bunu okuyunca yine sarıldım bilgsayara ve 11 Eylül 2012 tarihinde Sabah’da yayınlanmış AA mahreçli bir habere ulaştım.
“Santorini Yanardağı harekete geçiyor” başlığını taşıyan bu haberi aşağıda aktarıyorum.

“Yunanistan'ın 200 kilometre güneydoğusundaki Santorini Yanardağı'nın altındaki magma miktarının son 1,5 yıl içinde ciddi oranda arttığı belirlendi.
"Nature Geoscience" dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, en son 1939 ve 1941 yılları arasında faaliyete geçen yanardağın altındaki magma, Ocak 2011'den Nisan 2012'ye kadar yaklaşık 20 milyon metreküp artış gösterdi.
Araştırmayı yapan Oxford Üniversitesi bilim adamları, bulguların yanardağın kısa süre içinde faaliyete geçeceği anlamına gelmediğini, ancak gözlenmesi gereken bir hareketliliğin söz konusu olduğuna dikkati çekti.



“Her 20 bin yılda patladığı varsayılan yanardağın, yeniden faal duruma geçmesi durumunda boyutları küçüldüğü için 3600 yıl önceki kadar hasara yol açmaması bekleniyor.

Günümüzde turistlerin en gözde uğrak yerlerinden biri olan Santorini Adası, her yıl binlerce ziyaretçi ağırlıyor.
Santorini Adası, Türkiye'nin gözde turistik beldelerinden Bodrum'a yaklaşık 260 kilometre uzaklıkta bulunuyor.”
Neyse şimdilik panik yapacak bir tehlike yokmuş.

***

Tüm bunları yazmamın ve lafı uzatmamın sebebi şu:
>> Almanya ve Yunanistan bölgeyi incelediği için, inceleme yaptıkları yerlerdeki tehlikelerden önceden haberdar olma imkanımız var. Tedbirlerimizi ona göre alabiliriz.

>> Şimdilik bir tehlike yok gibi görünse de doğa acımasızdır ya da şakası yoktur. Egelilerin, hükümete ve üniversitelere çağrıda bulunarak bölgedeki tektonik hareketleri mercek altına alacak çalışmalar yapılmasını istemeleri gerekmektedir. Ülkemizdeki volkanik tabanlar da acilen incelenmelidir.
>> Sağlam binalar yapın! Her sarsıntıdan sonra yapılarınızı kontrol edin, ettirin, gerekirse kuvvetlendirin. 

>> Yaşamı zehir etmenin, paniklemenin gereği yok. Hazırlıklı olduğunuz sürece korkmanıza da gerek yok. 

***

Bugünlük de bu kadar gari!
Sağlıcakla Kalın, Akhisar’sız kalmayın!